Bugünkü edebiyatımız muhafazakâr edebiyatın hasılatıdır
Muhafazakâr/sağcı edebiyatın, siyasi maksatlarla üretilen –ve etkisi bugünlerde eskisinden çok çok daha baskın olan– Türk-İslam sentezciliğine entelektüel bir zemin oluştur-masının neden ve sonuçları üzerinde durmayı vadetmiştim.
Sentez’in Osmanlıcası terkip, uydurukçası bir-eş-im. Nişanyan Sözlüğü’nde bireşim’in fiilinin olmadığı, ekinin mahiyetinin ise meçhul olduğu belirtilmekle, kelime nesebi gayri sahihler sınıfına havale edilmiş.
Sentez asıl biyoloji, kimya, mimarlık ve felsefe sahâlarında kullanılan bir kelime. Osmanlıca terkip kelimesinin ondan bir payı; divan edebiyatının bir şiir türü olarak terkib-i bend’in de yine onunla hiçbir alakası yok.
Türk-İslam sentezi şeklindeki terkibin oluşumunda ise sentez kelimesi a priori “Batılılaşmayı benimsemiş olan Türk”e işaret ediyor. Çünkü o terkibin ne Türk-İslam devletlerinin doğuşunda ne de Türk-İslam kültürün oluşumunda hiçbir karşılığı yok.
Edebiyatın ne zaman söz konusu terkibin kapsamına girdiğini tespit edemesek de bunun Batılılaşmayı meşrulaştırma girişimiyle eş-zamanlı olduğuna hükmedebiliyoruz. Nitekim ilk gerçekçi ve dilde sadeleştirmecilerden olan Ömer Seyfettin, Batılılaşmanın ilk –ve hiç değişmeyen– partisine yani orduya mensuptur. Memduh Şevket Esendal İttihat ve Terakki (İT) müfettişi, sonrasında büyükelçidir. Yahya Kemal de böyledir. Ahmet Hamdi Tanpınar ise akademisyen yani devlet memurudur.
Bunların ortaklaştıkları ve topluma telkin ettikleri resmiyet kılıflı düşünce özetle şudur: “Olan........
© Haber Vakti
