Zilhicce'den dersler
Bugün 2 Zilhicce 1446. Bu ay “Haram aylar”dan. Ve ilk 10 günü, Hacca ve Kurbana hazırlık ve girişi ifade eder. Hac ve Kurban bayramı, sadece Hacca giden ve kurban kesenlerin bayramı değil, bütün Müslümanların bayramı. Zilhicce’nin ilk 10 günün ve özellikle Kurban bayramı arefe’sini oruçlu geçirmek, manen Hac ibadetine katılmak anlamı taşır. İmkanı olup, da yol bulup gidemeyenler için de bir teselli armağanıdır.
Zilhiccenin ilk 10 günü Gazze’ye ve Kudüs’e, ARAFATta buluşanlara selam günü olsun. Bayram namazında Kudüs’e selam duralım, Gazzeli kahramanlara selam olsun. Ölümsüzlük makamına eren şehidlerimize selam olsun..
Yürü Hz. Halil İbrahim’in mavevi kızı. Ateş seni yakmadı. Bulut’ların Karınca’ların ve, kuşlar’ın göz yaşlarından başka su taşıyan kalmamıştı oysa o ateşi söndürmek için. Bütün yollar kapanmıştı sana giden. Ve Rabbim Ateş’e buyurdu: (Enbiya 69): “Onu ateşe attıklarında ise biz: “Ey ateş! İbrâhim'e serin ve selâmet ol!” diye emrettik”. O dilerse ateş bizi yakmaz, su bizi boğmaz. Küçücük bir kız ümmettin göz aydınlığı oldu, Zilhicce’ye girerken.. Meryem’in, Asiye’nin, Maşite’nin, Haacer'in manevi kızı ve Yaşayan şehide’ye selam olsun. O kızın adı Verd. Yani Gül ve 7 yaşında. Verd eş-Şeyh Halil, Gazze'de İsrail ordusunun Fehmi el-Cercavi Okulu’na düzenlediği saldırıda hayatta kalan 7 yaşındaki Filistinli bir kız çocuğudur. Bu saldırıda annesini ve beş kardeşini kaybetmiştir. Babası ve bir erkek kardeşi hayatta kalmış, ancak babası ağır yaralı olarak yoğun bakımda bulunmaktadır. Taç ve Taht sahibi olup yeryüzünde kibirlenerek yürüyenlerin boyunları senin önünde eğik. Yarın, din gününde kitapları ellerine sol taraftan verildiğinden süklüm püklüm Cehenneme götürülürken gör sen o zaman onları bir de.
Gül yüzlüm. Gülsün yüzün. Rabbin seninle. Bitecek hüznün, elbet, bir gün, ama mutlaka!
Senden önce gidenler, senden sonra gidecekler, Seni kucaklamaya hasret, seni bekleyecekler. Şeyh Halilin GÜL’ü Verd eş-Şeyh Halil’in Rabbine ve Rabbimizin elçisi Hz. Musa’ya selamla başlıyorum, Maide suresinde İlah’ımızın hükmüne, mealen: (Hz. Musa ile kavmi arsında Kudüs yolunda geçen diyaloğu Kur’an-ı Kerim bize şöyle aktarır): ﴾Maide 21-26﴿: “Ey kavmim! Allah’ın sizin için (yurt olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra siz kaybedenlerden olursunuz.” Dediler ki: “Ey Mûsâ! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz.” Korkanlar arasından Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki (yiğit) adam şöyle dedi: “Kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.” İsrâiloğulları, “Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler. Mûsâ, “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu yoldan çıkmış kavim arasında sen hükmet” dedi. Allah buyurdu ki: “Öyleyse onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmak üzere oradan (kutsal topraklar) 40 yıl mahrum bırakılmışlardır. Artık sen yoldan çıkmış toplum için üzülme!”
Karanlığın kırallığına sığınanları lanetliyoruz da, “Sabah’ın Rabbi”ne sığındığını söyleyen, ama gerçekte imanın hakikatin habersiz içimizdeki taht, saltanat, hüküm sahibi dalalet ehlinin hali, lanetlediklerimizin halinden farklı mı sanki!
Amr el-Kindî şöyle demişti: “Ey Allah'ın........© Haber Vakti
