TÜRKİYE’DE YAŞLANMA SÜRECİNİN ARDINDAKİ DİNAMİKLER
Türkiye’nin nüfusu uzun yıllar genç bir yapıya sahipti; iş gücü potansiyeli yüksek, doğurganlık oranları nispeten yüksekti. Ancak ekonomik kalkınma, eğitim seviyesinin artması, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ve yaşam standartlarının iyileşmesi gibi faktörlerle doğurganlık oranları düştü, yaşam süresi uzadı. Bu, doğal olarak yaşlanan bir nüfus demek. Ancak Türkiye’de bu değişim çok hızlı yaşanıyor, bu da sistemlerin uyum sağlamasını zorlaştırıyor.
Örneğin, OECD ülkeleri genelde yavaş yavaş yaşlanırken, Türkiye bu süreci on yıl daha erken ve daha hızlı deneyimliyor. Bu, ülkenin sosyo-ekonomik altyapısı için ciddi bir meydan okuma.
Sağlıkta Karşılaşılan Zorluklar ve Sosyal Etkiler
Türkiye’de yaşlıların büyük çoğunluğu kronik hastalıklarla mücadele ediyor; diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları gibi uzun süreli sağlık sorunları yaygın. Ancak sağlık sisteminin bu kronik hastalık yönetiminde yeterince etkin olduğunu söylemek zor. Hastanelerdeki yoğunluk, bakım personeli eksikliği ve evde bakım hizmetlerinin yetersizliği, yaşlıların ihtiyaç duyduğu desteği alamamasına yol açıyor.
Ailelerin üzerindeki bakım yükü artarken, kadınların özellikle evde bakımda çok büyük sorumluluklar üstlendiği görülüyor. Bu durum, hem aile içi dinamikleri zorluyor hem de kadının iş hayatına katılımını sınırlayarak ekonomik kayıplara neden oluyor.
Ayrıca, yaşlıların mutluluk ve yaşam memnuniyetindeki düşüş, ruh sağlığı problemlerinin ve sosyal izolasyonun arttığını gösteriyor. Yaşlıların toplumsal hayattan kopması, yalnızlık hissi ve psikolojik sorunları beraberinde getiriyor. Bu da sağlık sisteminin sadece fiziksel hastalıklarla değil, psikososyal destekle de güçlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor.
Ekonomik ve Sosyal Güvenlik........
© Haber Gündemim
