menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

MEDENİ BATININ KARANLIK YÜZÜ – 2

6 1
22.04.2025

Tarih kitapları çoğu zaman Orta Çağ'ı tek bir resimle tanımlar: karanlık, baskıcı, durağan ve cehaletle örülü bir dönem. Bu tanım, Avrupa için büyük oranda doğru olabilir. Ancak aynı dönemde, doğuda; Horasan’dan Buhara’ya, Semerkand’dan Konya’ya, Anadolu’nun bağrına kadar uzanan Türk-İslam coğrafyasında bambaşka bir dünya yaşanıyordu. Avrupa Engizisyon mahkemelerinde fikirleri yaktığı sırada, bizim coğrafyamızda fikirler büyüyor, yeşeriyor ve dünyayı aydınlatıyordu.

Avrupa’da karanlık bir dönem yaşanırken Türk-İslam coğrafyasında ise ilim, irfan ve medeniyet yükseliyordu. Horasan’da Ahmet Yesevi, tasavvufu halk diliyle yaygınlaştırıyor, gönülleri ilmek ilmek işliyordu. Buhara ve Semerkand’ta İbn-i Sina, Farabi, Biruni gibi âlimler bilim, tıp ve felsefe alanında insanlığa öncülük ediyordu. Semerkand Rasathanesi’nde gökyüzü incelenirken, Avrupa’da göğe bakmak bile otorite tarafından sapkınlık sayılıyordu.

Anadolu’da Mevlana “Gel, ne olursan ol, yine gel” diyerek insanlığa evrensel bir sevgi dili sunuyor, Konya sokaklarında Mevlana’nın hoşgörüsü yankılanıyordu. Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre gibi isimler, sosyal adaleti, kardeşliği, çalışkanlığı anlatıyordu. Medreselerde felsefe, astronomi, edebiyat dersleri veriliyor; şehirde farklı din ve milletlerden insanlar barış içinde yaşıyordu.

Türk-İslam dünyası o dönemde sadece kılıçla değil, ilimle, irfanla ve ahlakla fetihler yaptı. Bugün Batı’nın övdüğü birçok bilimsel gelişme, o yıllarda bizim coğrafyamızda filizlenmişti. Avrupa Rönesans’ı başlatabilmek için bu coğrafyanın bilgi mirasını tercüme etti, beslendi ve ayağa kalktı. Bugün geri kalmışlıkla itham edilen coğrafyalar, bir zamanlar dünyanın en aydınlık köşeleriydi. Sorun, geçmişteki ışığı hatırlamamakta değil, o ışığı bugüne taşıyamamakta.

Avrupa’nın tüm karanlığına ve barbar geçmişine rağmen, içlerinden bu vahşeti sorgulayan ve eleştirel bir gözle bakan filozoflar da çıktı elbet... Bu düşünürler, canları pahasına Batı'yı kendiyle yüzleşmeye zorlamış; böylece Batı, en azından görünüşte bir medeniyet maskesi takmak zorunda kalmıştır. Ancak bu maske, gerçek bir medeniyetin göstergesi değil, sadece bir yanılsamadır. Zira Avrupa, hiçbir zaman hakiki anlamda medeni olmamıştır.

Yüzyıllardır süregelen bir yanılsama vardır: “Avrupa, medeniyetin beşiğidir”........

© Günışığı Gazetesi