VİCDANIN AYNASINDA ASALETLE DURMAK
İnsanın en kıymetli duruşu, kendi vicdanına karşı sergilediği asalettir. Bunu söylemek kolay, yaşamak zordur. Çünkü insanın kendine karşı dürüst olması, kendi kendisini kandırmaktan vazgeçmesiyle başlar. Tam da bu noktada vicdan karşımıza çıkar. Vicdan, insan ruhuna kodlanmış, doğuştan gelen bir adalet terazisidir. İnsanın olaylar ve durumlar karşısında hüküm verme yeteneğidir. Vicdan, insanın doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü ayırt etmesini sağlayan iç hesaplaşmadır. Ahlaki değerlerle yoğrulmuş, bireyin kendi davranışlarını sorgulamasına, pişmanlık duymasına veya huzur bulmasına neden olan manevi sestir vicdan. Vicdan, yanlış yaptığında insanı huzursuz eden doğru yapıldığında iç huzurunu sağlayan, içimizdeki yargıçtır. Evrenseldir vicdan; hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun her insanda yaradılıştan gelen güçlü sessizliktir vicdan. Mevlana: “Vicdan, insanın içindeki hakemdir. Onu susturmak mümkün değildir.”, der. Rousseau: “kalbimizin derinliklerinden gelen bir ilahi sestir.”, diye tanımlar vicdanı. Basit olarak, yolda düşen birini kaldırmak, vicdanın sesini dinlemektir. Haksız kazancı reddetmek vicdandır. Kimse görmese de çöpünü yere atmamak vicdandır. Bu kavram, birçok dinde, birçok felsefi akımda önemli bir yer tutar. Bazen bir iyiliği gizlice yapmakla, onu alkışa sunmak arasında kalırız. Bazen haksızlığa karşı durmak haklının safında yer almak ya........
© Günışığı Gazetesi
