YENİ HÜMANİSTLER
“Gerçek nedir?” diye soruyordu Morpheus, ekranda beliren iki hapı uzatarak. Jean Baudrillard’ın ofisinde bu sahneyi izlediğini hayal edin. Muhtemelen müstehzi bir gülümsemeyle sigarasından bir nefes çeker ve “O seçimi yapmaktan çok oldu, sayın Morpheus. Siz hâlâ ‘gerçek’ diye bir şeyin var olduğunu sanıyorsunuz,” derdi.
Neden mi? Çünkü John Brockman’ın “Yeni Hümanistler” diye pazarladığı, bilim ve sanatın flörtünden doğan üçüncü kültür, Baudrillard’ın onlarca yıl önce teşhis ettiği simülasyon evreninde ancak naif bir masal kadar yer bulabiliyor.
Brockman’ın Üçüncü Kültür Rüyası
John Brockman, entelektüel sahneye “üçüncü kültür” kavramıyla çıktığında herkesi heyecanlandırdı: Bilim insanları, şairlerin yerini alacak; kuantum fiziği, şiirin ritmine bürünecek; evrenin sırları, edebi bir dille anlatılacaktı. Kulağa harika geliyordu, değil mi? Ancak bu flört, beklenenden farklı bir evliliğe dönüştü. Bilim, popüler kültürün gösterişli vitrininde sergilenen bir meta haline geldi. Brockman’ın vizyeri, teknoloji şirketlerinin CEO’larının konuşmalarında, TEDx konferanslarında ve sıradanlaşan “disiplinlerarası” söylemlerde eriyip gitti. Bilim, sanatla değil, pazarlama ile evlendi.
İşte bu noktada Stephen Hawking, Brockman’ın........
© Günışığı Gazetesi
