Topaz’a adım attığınızda güzel bir yemekten çok daha fazlasına hazır olmanız gerekiyor. Burada amaç sadece doymak değil; bir yemeğin parçası olmak, onunla bir temas kurmak.

Mekânın ilk izlenimi gösterişli bir sunumdan uzak ama etkileyici.

Büyük camlar ışığı içeri davet ediyor, Boğaz'la içerisi arasında doğal bir bağ kuruluyor. Sessiz bir incelik var her köşede. Burada sesini yükselten ambiyans değil, tabakların hikâyesi oluyor.

Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğim tadımda Chef's Amuse Bouche ile başlayan yolculuk, Çanakkale pembe orkinosu ve avokado eşliğinde kişniş özü ve caviar jöleyle devam etti.

Damakta yumuşak ama akılda kalıcı bu girişin devamında gelen renkli kaya tarağı, yaban havucu ezmesi ve borazan mantarıyla yalnızca ürünlerin tazeliğini değil, mutfağın dengeli cesaretini de hissettik.

Tabakta gösteriş aramayan ama net bir karakter taşıyan yorumlar bunlar. Topaz’ın mutfağını uzun yıllardır yöneten Şef Tevfik Alparslan, sadece tabak hazırlamıyor.

Beş kuşaktır mutfakla iç içe yaşayan bir ailenin temsilcisi olarak bu işi kişisel bir mirasa dönüştürüyor. Onun anlayışında, yemek yalnızca teknik bir başarı değil, kültürel........

© Gerçek Gündem