Damaklar çatlamaya hazır
Hani, şıpır şıpır dalga seslerini dinleyerek, gün batarken dünyanın bütün renkleriyle boyanan gurubu seyrederek, sonrasında yakamozların gümüş gümüş parladığı sakin denize bakarak canınız balık yemek ister ya! Aslında bu, bütün bir kış kurulan tatlı bir düştür.
Hele bir yaz gelsin de!..
Teknik olarak yanlış kurulmuş bir düştür bu! Evet, yaz aylarında deniz küçük dalga sesleriyle konuşur, gurup bilmediğiniz renklerle boyanır, yakamozlar size gümüş renkli yollar çizerler… Bunların hepsi doğrudur. Ama düşü cazip kılan ana fikir ortalıkta yoktur. Yani tabloda önemli bir eksiklik vardır.
Eksik olan balıktır.
Balık olmayınca da düş tamamlanmaz.
Çünkü yazın balık olmaz.
Mayıstan itibaren, balıklar köşe bucak yumurtlamaya başlarlar. Kimi denizin dibindeki kumlara, kimi kayalıkların altına, kimi mağaraların karanlıklarına saklarlar yumurtalarını.
Yaz başında hepsinin eti kılçığına yapışır. Tatları, tuzları kalmaz. Bu, zayıf, yağsız balıkların bir teki makbuldür. O da çirozdur.
Şimdiki kuşak İstanbullu çirozu pek bilmez. Kokusundan tiksinir. Közlenmesinden, dövülüp tel tel ayrılmasından, bol sirkeye konmasından habersizdirler.
Hatta bu çirozun bir tabağı ile bir şişe rakı içilebileceğini anlatsanız hiç mi hiç inanmazlar.
Balık lokantalarının çoğu, acemi müşteriye, çiftlik balığını deniz, buzluk balığını olta balığı diye yutturur.
TEMMUZUN SON GÜNLERİNE KADAR BALIK YEMEM
Ben, temmuzun son günlerine kadar balık yemem. Mezeleri çatal ucuyla didiklerim sadece. Ne de olsa rakı kuru kuruya gitmez!
Temmuzun son haftasında ve bugünden sonra, sevgilim yüzünü gösterir nihayet. Allı pullu, gümüş giysili sardalyedir bu sevgili.
Her yıl bu günlerde, sardalyeye övgüler sıralarım. Onun için, yazacak yeni bir şeyler bulmakta zorlanırım.
Her yılki “Hoşgeldin sardalye” yazısı, bir yıl önceki yazıyı andırır. Çünkü bilgilerde ve anılarda önemli bir değişiklik yoktur!
Anlatmaya çocukluktan başlarım. Tıpkı aşağıdaki gibi:
Bir zamanlar, mangaldan yükselen, okyanusu hatırlatan gri duman, Ortaköy'de evimizin bulunduğu mahalleyi sarardı… Bu koku, rahmetli babamı aklıma getirir! Küçük bir........
© Gazete Pencere
