Milliyetçiler Şimdi Neye İnanacaklar?
Milliyetçilik, Türkiye toplumunun kahir ekseriyetinin kırmızı çizgisi... Her kesimin kendine göre bir milliyetçilik anlayışı var... Kimine göre Türklük bir üst kimlikken, kimine göreyse etnik aidiyet esastır. Kıraathane sohbeti düzeyinde kurulan siyasi iletişime dahi “Ben milliyetçi adamım kardeşim…” diyerek başlanır. Bazıları için muhafazakârlıktan, sosyal demokratlıktan, liberalizmden sonra ikinci sırada gelen milliyetçilik bazılarının siyasi önceliğidir. Milliyetçiliği temel değer olarak benimseyen anlayışın kurumsal temsilcisi ise Alparslan Türkeş’in kurduğu ve bugün Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adıyla anılan yapıdır. İdeolojik kimlik “Ülkücülük”, gençlik ayağı da vakıf statüsündeki “Ülkü Ocakları”dır. MHP’den kopan İYİP, ZP, AP gibi yapıların ise kürkçü dükkânı yine MHP’dir.
Merkezine Türklüğü koyan ülkücü hareket; fikir çeşitliliğine kapalı, tartışmayı sevmeyen bir yapıdır. Esasında bugünlerde ana gündemimizde olan anayasal vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim, Kürt kimliğinin tanınması gibi konular ülkücü hareketin doğasına aykırı olan kavga nedenleridir. Hatta ülkücü hareketin varoluş nedeni bu taleplere karşı çıkmaktan müteşekkildir de diyebiliriz. Her ne kadar Türkeş’in eklektik dokuz ışık doktrini esas alınıyormuş gibi görünse de hareketin tutkalı eylemdir. Sol ve komünizm düşmanlığı ile çıktıkları yolda komandoluk ile başlayan eylem dinamiği, meşruiyet arayışının bir sonucu olarak Ülkücülüğe evrilmiştir. Yetmişlerin “sol rüzgârı” ile yelkenler şişirilmiş, komanda kamplarında yetiştirilen paramiliter gençler vatan savunması(!) için kullanılmıştır.
Bugün o gençlerin, vakti........
© Gazete Pencere
