menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Durum vahim ise!

18 1
15.08.2025

Bugün sizlerle ülkenin bugünkü durumunu tartışmayıp, bugünkü vahim durumun hangi tarihsel dinamiklerin bileşkesi olduğu üzerinde kısa bir gezinti yapmak istiyorum. Tarih içinde böyle bir gezinti hem bugüne iyi tanı koyabilmek, hem de etkili önlem alabilmek aşısından gereklidir. Her ülkenin ekonomik koşulu o ülkenin içinden geçmiş olduğu sosyo-ekonomik koşulların bileşkesi olduğundan, tanının ve sağaltının isabeti açısından salt betimleyici tarihsel anlatımlardan farklı olarak, sürecin nedensellik analizi üzerine kurulu bir anlatımda ele alınması zaruridir. Bu anlayışla, yüzümüzü kızartan günümüz koşullarına hangi duraklardan geçerek gelmiş olduğumuzu irdelemek istiyorum.

Hemen belirtmen gerekir ki, bu tür analizlerde dünya ekonomik sistemi ve global sistem içinde ülkenin konumu çok temel bir belirleyicidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken dünyaya hâkim ekonomik sistem birinci sanayi aşamasını kapatırken, Türkiye merkez kapitalist ülkelerin kapitülasyon hâkimiyetinde çevresel konumlu bir ekonomi konumunda idi; diğer bir deyişle, Türkiye Cumhuriyeti ikinci küresel krize sürüklenen kapitalist dünyada çevresel konumlu bir ekonomi olarak dünyaya gözlerini açmıştır.

Konuya biraz yoğunlaştığımızda merkez ülkelerin krize sürüklendiği bir dönemde ulus devletin kuruluşunda, ülkenin ekonomik ve siyasi istiklal kazanma azmi kadar, aynı zamanda da kapitalistlerin baskısı ve güçlü bir Komünist blokun kuzey komşu koruyuculuğun soyunmuş olmasının da ciddi etkileri olmuştur. Bu bağlamda kapitalist dünyanın içine sürüklendiği ekonomik krizler kadar Komünist dostlara da minnettarlığımızı ifade etmenin tarihsel görevimiz olduğunu düşünmekteyim.

Merkez ekonomiler küresel krize sürüklenirken çevresel konumlu bir ekonomin oluşturulması ve çok uluslu imparatorluktan tek ulus tanımlı ulus devlete dönüştürülmesi iktisat teorisyenlerinden ziyade iktisat tarihçilerinin üzerinde kafa yorarak, ekonomik kanıtlarıyla ortaya koymaları gereken bir konudur. Biz bu meseleyi iktisat tarihçilerine bırakarak, ülkeyi bugünlere taşıyan ara durakları irdeleyelim.

Hemen şu noktayı belirtmem gerekir ki, Osmanlı’nın pejmürde durumu Osmanlı’dan çok merkez kapitalist ülkeleri rahatsız ediyordu. Zira Osmanlı İmparatorluğu merkez kapitalist ekonomiler için çok geniş, Eliot Grinnel Mears’ın 1923 yılında yayınlanmış olan Modern Türkiye başlıklı eserinde de belirttiği üzere, belki de tarihte misli görülmüş en büyük ve en yaygın sömürge alanını oluşturuyordu. Ne var ki, Sovyetler’in kurulması ve en hızlı gelişme sürecini yaşadığı dönemde Osmanlı’nın içi çökmüş bir kabuktan oluşan İmparatorluk görüntüsü artık kapitalist blok için komünizmin yayılması bağlamında ciddi tehlike arz ediyordu. Bu durumda, Komünistler yerine kapitalistlerin duruma el koyması ve bölgede hâkimiyet kurarak, Komünistlerin güneye sızmalarının önlenmesi kapitalizm adına yapılması gereken önemli bir müdahale idi. Ancak, kapitalistlerin emperyalist emelle işgal........

© Gazete Manifesto