Dijital medya gerçek ütopyalarını arıyor
Televizyon öncesi dönemde haber alma gereksinimini karşılamak için ya gazete okunur ya da radyo dinlenirdi. Kentin caddelerinde cep radyosunu kulağına dayayıp “ajans” saatlerini bekleyen büyüklerimizle karşılaşırdık. İletişim teknolojisi geliştikçe basın yayın kuruluşları önce tüm kitleyi, sonra da atomize olmuş kitle insanını hedefine aldı. Bugün medya adıyla anılan kuruluşların izleyiciyi sistemin siyasi ve ticari istekleri doğrultusunda etkileyip yönlendirmeye çalıştığını biliyoruz. Ne var ki medyanın izleyicide uyandırdığı duygulara ilişkin somut ve kesin çıkarımlar yapmak zor. Genellikle siyasi ya da ticari amaçlara hizmet eden kamuoyu araştırmaları, oy verme ya da satın alma davranışlarına odaklandığı için bireyin duygu dünyasına ilişkin farklı verilere gereksinim duymuyor. Bu bağlamda izleyicinin medyaya yönelik duygusunu çözümleme olanağı da sınırlı oluyor. Örneğin olguları değiştirmeye dönük hiçbir katkısı olmasa da ülkede ya da dünyada olup bitenleri herkesle aynı anda bilmek istememiz ilginç değil mi? Yurttaşlık ya da insanlık görevi gibi algıladığımız bilme arzusu acaba nereden kaynaklanıyor? Galiba ortak bilgiye sahip olmak, insanın bir toplulukla ya da toplumla bağ kurmasını, hatta bilmekten haz duymasını sağlıyor.
İletişim araçları hızını ve etkisini artırdıkça haber alma gereksinimi yakın çevreden ülkeye ve giderek tüm dünyaya yöneldi. Geçmişte günlük........
© Gazete Manifesto
