menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Karar verirken...

9 0
previous day

Ne öngörülü ne de uzak görülüyüz. Öngörü kısa vadeli ve somut tahminler yapabilme yetisi; uzak görü, uzun vadeli, geniş perspektifli bir sezgi veya stratejik bakış açısıdır. Öngörü için gözlem, mantıksal çıkarım, tahmin yeteneği; uzak görü için sezgi, deneyim ve büyük resmi görebilme kabiliyeti gereklidir. Tüm bunlara sahip olabilecek bir eğitim sisteminden geçemiyoruz ne yazık ki. Kendini yetiştirip bu iki yeteneğe sahip olmaya çalışanlarımız sistem dışına itiliyor. Direnen ve sistem içinde kalmayı başaran birkaç kişi var, onları da hiç sevmiyoruz. Özellikle bizim toplumumuzda öngörülü ve uzak görülü olmak “şom ağızlılık” la bir tutuluyor. Aklı başında biri çıkıp da herhangi bir konuda olabilecekleri sıralamaya başlayınca hemen etkisiz hale getiriliyor.


Bir arkadaşım vardı, çok akıllı bir kızcağızdı. Kocaman şişe dibi gözlükleriyle koltuğunun altında kitabıyla ortalarda dolaşır, pek konuşmaz, konuştu mu da düşündüklerini art arda sıralardı. Sevilmezdi, ben çok severdim. İsabetli tespitleri olduğu için de büyük bir dikkatle dinlerdim her söylediğini. Dış güzellikle, göz boyamalarla pek işi yoktu; üstü başı perişan, saçı başı karma karışıktı. Zamanının çoğunu kütüphanede geçirirdi. Göz hırsızlığıyla elindeki kitapların isimlerini öğrenir; bir süre sonra kütüphaneye gider, alır ve okurdum mutlaka. Koltuğunun altında kitap bir yerlere yetişirken, kitap okurken, defterine notlar alırken görmeye alışkın olduğum bu güzel arkadaşımın bir de ritüeli vardı. (O zamanlar hepimizin şimdiki jenerasyona tuhaf gelecek alışkanlıkları mevcuttu.) Epey bir defter kalem tüketirdi. Yeni aldığı defterinin ilk sayfasına da renkli kalemle Heidegger’in sözü olan “Varlık, zamanla açığa çıkar.” yazardı. Düşünün, lise öğrencisi bir kız çocuğunun defterine yazdığı söz. Bir gün merak edip sordum ne anlama geldiğini, anlatmıştı: “Bizler kim olduğumuzu........

© Gazete Gerçek