menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hedef göstermek iktidar medyasına serbest

22 6
yesterday

Bugünlerde gazetecilere açılan davalarda en sık başvurulan gerekçelerden biri “terör örgütü propagandasını yapmak”, diğeri ise “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek”.

Bu suçlamalara muhatap olmak istemeyen muhalif medyanın yargılama haberlerinde yargıç, savcı isimleri kullanılamaz oldu; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılanmasına neden olan bilirkişinin adı bile hâlâ yazılamıyor, kodlanıyor.

Fakat iktidar medyasına isim kullanmak serbest, “hedef göstermek” suçu onlara bulaşmıyor; istedikleri yargıç ve savcının adını verebiliyorlar haberlerinde. Son örnek de dizi sektöründe tekel yarattığı suçlamasıyla alınıp, Gezi eylemlerini organize etmekten cezaevinde tutulan Ayşe Barım hakkındaki tahliye kararının Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazıyla iptal edilmesi süreci.

Türkiye’nin, “Ayşe Barım cezaevinden dışarı adım dahi atamadı! Gezi Parkı soruşturmasında tahliyeye jet itiraz, yeniden tutuklandı” ve Sabah’ın “Ayşe Barım’ın tahliyesi kısa sürdü! Ağır Ceza Mahkemesi tekrardan tutuklama kararı verdi” haberlerinde Ayşe Barım’ın tutuklu kalmasını sağlayan Sulh Ceza ve Ağır Ceza yargıçlarının isimleri yoktu ama tahliye kararı veren yargıç Fatih Kapan’ın adı açıkça yazılmıştı. Hatta tahliye kararı için “skandal karar” diye nitelendirilerek yargıç Fatih Kapan “suçlu” ilan ediliyordu.

Üç yargıcın olduğu bir süreçte ikisinin adını gizleyip, birinin adını vermek herhalde iyi niyetle açıklanamaz. Hele de bu haberlerin ardından yargıç Fatih Kapan hakkında HSK soruşturma açıyorsa haberlerle hedef gösterilmiş ve yargıyı etkilemeye çalışılmış olmaz mı?

Gazeteci, yargı süreçlerini etkilemeye çalışmaz, mesleki ilkemiz budur. Ama Ayşe Barım örneğinde, gazetecilik, bırakın yargıyı etkilemeyi, yargıcı karaladı, suçlu gösterdi. Üstelik sadece Ayşe Barım örneği de değil, vukuatları o kadar çok ki…

Akşam, Habertürk, Haber7, Star, Sabah, Takvim, Türkiye, Yeni Şafak, Büyükada’daki açık toplantıyı, “15 Temmuz’un devamı” ve “Casuslar toplantısı” diye ilan ettiler, tüm sanıklar beraat etti; Yargıtay dosyayı kapattı ama onlar özür dilemedikleri gibi aklanmayı haber bile yapmadılar.

En son Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile Halk TV’den Suat Toktaş ve dört gazetecinin yargılanmasını etkilemeye dönük de yayınlar yapıldı. İktidar kanatları altında gazetecilik böyle oluyor; hedef göstermek de serbest, yargıyı etkilemek de…

“Murat Bey, röportaj öyle olmaz” başlıklı yazımda, iş insanı Murat Ülker’in özel söyleşilerinin gazetecilik ürünü olarak görülmemesi gerektiğini vurgulamış, gazetecilerin bu söyleşilere yaklaşımını eleştirmiştim.

Murat Ülker, “Eleştiriler kıymetlidir, ama benim amacım tabii ki gazetecilik değildir” yanıtını vererek, bir bakıma hak verdi eleştirime. Asıl muhatabım olan gazetecilerden ise ses çıkmadı; o söyleşi ve yazılarını neden gazetecilik faaliyeti gibi görerek övdüklerini açıklamadılar.

Nihayetinde Murat Ülker, medya ile ilişkilere ve itibar yönetimine önem veren bir işinsanı. Sadece söyleşiler yapmak ve kitaplar yazmakla da........

© Gazete Duvar