menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı

28 1
08.03.2025

Önceki gece gerçekleşen 97. Oscar ödül töreninde yarışan filmler, ihtimaller, hak edenler ve dolayısıyla hak etmeyenler üzerine yorumlarımızdan önce bu seneki törenin bir tür ‘özüne dönüş’ şeklinde yaşandığını söyleyebiliriz.

Bu ‘öze dönüşü’ biraz açmamamız gerekirse: öncelikle Covid’in patlak verdiği sene (2020), hatırlanacağı üzere ödül töreni, normal bir şekilde değil, hijyen kurallarına ve önlemlerine uygun, ‘çoğunlukla ‘online’ bağlantılar yoluyla, son derece mesafeli ve steril bir şekilde
gerçekleşmiş, oyuncu Zendaya bir tür ‘Host’luk görevi üstlense de normal akışın tamamen dışında bir havada yaşanmıştı.

Sonraki senelerde ise tabii ki salgının tehdidi azaldı ve ödül gecesi normal şartlara dönmeye başladı ancak bu sefer de geceyi organize eden Akademi, nedense gecede bir daimi ‘Host’a gerek kalmadığını, gerekli konuşmaların ödül verenler ve alanlar tarafından yapılmasının
yeterli olacağını düşündüler dolayısıyla geceye ‘ev sahipliği’ yapan ünlü bir isim yoktu. Bize kalırsa bu son derece yanlış bir karardı.

Üstelik geçmişteki Oscar ödüllerinde birçok kez ’ev sahipliği’ yapan Billy Crystal veya Whoopi Goldberg gibi isimlerin geceye nasıl bir dinamizm ve eğlenceli bir hava kattığını hesaba katarsak… Bu sene bu görevi Conan O’Bren üstlendi ve seleflerini aratsa da en azından ödül gecesi ‘sahipsiz’ kalmadı.

İkinci ‘öze dönüş’ noktasına gelince…Son senelerde Oscar ödül gecesi çok daha politik bir hale gelmişti. Bu politik tabirini sadece verilen ödüllerin hakkaniyeti açısından kullanmıyoruz. Önce Wenstein skandalıyla patlak veren ‘Me Too’ hareketi ardından seçilen
başkanlara olan tepkiler, ödül alan isimlerin sıradan bir teşekkür konuşmasının çok dışına taşmasını sağlıyor, onların kadın olmak, cinsel kimlik ve etnik köken açısından eşitlik haklarını yüksek sesle dillendirmelerine alan bırakıyordu. Aklımıza gelen ilk örneklerden biri olarak aktris Frances Mc Dormand’ın ikinci Oscar’ını alırken salondaki bütün sinema sektöründe çalışan kadınları ayağa kaldırmasını sayabiliriz.

Son törende ise dünya politik gerilim ve savaşlar açısından bu kadar ‘alev alev’ olduğu halde ödül veren Daryl Hannah gibi birkaç isim dışında pek fazla politik söylem görmedik.

Gecede verilen ödüller ve hakkındaki görüşlerimize gelecek olursak:

Akademi bilindiği üzere son birkaç senedir, bizce yersiz bir şekilde en iyi film adaylıklarını ikiye katlayıp beşten ona çıkarmıştı. Bu değişimi, sınırlı kontenjandan dolayı liste dışı kalan başarılı filmlerin de hakkını vermek bakımından savunanlar oldu ama bizce asıl amaç o
sene iyi gişe başarısı getiren, büyük bütçeli ‘block buster’ları es geçmeyerek çok ‘seçkinci’ bir görüntü sergilememekti. Genelde en iyi film listesinde hem görkemli ve devasa bütçeli yapımlar hem de çok daha mütevazı, bağımsız başka bir deyişle ‘outsider’ olarak adlandırılan yapımlar bulunuyordu.

Bu sene ise ‘Block buster’ların sayısı azınlıktaydı. Hatta büyük bütçeli olarak görünen "The Brutalist" bile sadece 20 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmişti ve bu, zamanında Oscar ödül töreninde nerdeyse ‘tulum’ çıkaran, 200 milyon doları aşan "Titanic" gibi filmlerin maliyetiyle karşılaştırılınca tabiri caizse ‘devede kulak’ bir bütçe gibi duruyordu.

‘Dune 2’ filmi bizce aynı ‘Yüzüklerin Efendisi’ üçlemesi gibi ilk iki bölümde bazı teknik dallardaki ödüllerle yetindi. Ama muhtemelen beyaz........

© Gazete Duvar