menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu dünyaya ait olmanın imkânsızlığı: Matthew Wong ve Vincent van Gogh

30 16
15.01.2025

“Onun içinde kendimi görüyorum. Bu dünyada ait olmanın imkânsızlığını.”
Matthew Wong’un 2018 yılında galericisine Vincent van Gogh ile ilgili gönderdiği mesaj.

Yılın son günlerinde, en sevdiğim müzelerden biri olan Kunsthaus Zürich’teyim. Çok ünlü bir sanatçının sergisi var ana sergi salonunda, aylardır reklamı yapılıyor. Sonra müzenin koleksiyonunun ve nispeten daha küçük sergilerin olduğu, daha sakin ama daha görkemli binaya geçiyorum. Ve o daha sakin, daha görkemli binada, daha sakin ama daha görkemli bir sergide gördüğüm resimlere vuruluyorum...

Matthew Wong ile ilk tanışmam bu. Zaten bundan sonra ancak tekrarı olacak ama yeni keşifler olmayacak; çünkü Wong’un hassas ruhu, 35 yaşında bu dünyaya veda etmeye karar veriyor. Benim kişisel tarihim ve zevklerim için daha ne kadar güzel bir denk geliş olabilirdi bilemiyorum ama 30’larımın sonlarında tanıyıp vurulduğum Wong’un eserleri ile Wong’un ilham perilerinden, çocukluğum ve gençliğim boyunca kendi seçimimle odamda asılı tek röprodüksiyonun sahibi Vincent van Gogh’u Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi, “Matthew Wong, Vincent van Gogh: Son Çare Olarak Resim” başlıklı sergide bir araya getirmiş. Sergi önce Amsterdam’da, şimdi Zürih’te, daha sonra da Viyana’da olacak.

Bu harika birlikteliği mümkün kılan serginin tek başlangıç noktası Wong’un Van Gogh hayranlığı değil; iki sanatçının aralarında bir asırdan fazla zaman olsa da, hayatları dikkat çekici şekilde paralellikler taşıyor: İkisi de ancak 20’li yaşlarının sonlarında sanatçı kimliğini kazanmışlar, manzara ressamları olarak övgü toplamışlar ve 30’larının ortasında kendi kararlarıyla hayata veda etmişler. İki sanatçının tuvallerinde benzer bir ruhsallık, canlı renkler ve dışavurumcu bir üslup hâkim. Her ikisi de impasto tekniğini yoğun bir şekilde kullanmış........

© Gazete Duvar