menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şömineli kahvenin fazileti

24 4
08.03.2025

Kitap müptelaları arasında kan bağı olmaksızın duyulan yakınlık hissinin kendine has bir dili var. Bunun çoğunlukla gevezelik barındırmadığına dair bir gözlemim var.

Kulakları sızlatacak kadar ayaz günlerden biriydi. Şömineli kahvede ateşin başına çöreklenmiş, defterime yazıyordum. Masası, sandalyesi, yer döşemesi ahşap bu kahve, dışarda tipi varken her zamankinden daha da çekiciydi. Yıllardan beri gıcırdadığını hiç duymadığım kapı sessizce açıldı. İki arkadaş şakalaşarak içeri girdi. Şenlikli sesleri yanan odunların çıtırtısını anında bastırıverdi. Kahvaltı siparişi verip ikisi de telefonuyla oyalanmaya başladı. Onların çaprazında tek başına oturan adam dışarıdaki deniz manzarasından gözünü alıp bir çay söyledi ve hazırlanmaya koyuldu. Çantasından iki kitap ve iki farklı renkte flomaster çıkardı. Biri kırmızı diğeri siyah... Kitaplarını kaplamış…

Günlüğü yazı masasının üstünde açık duran Emekli Albay Halit Akçam’ı andıran bir şeyler var bu adamda. Tomris Uyar’ın hikâyesini anlattığı albay… Hani apartmanın yönetim defterine aylık giderlerin kimini kırmızı flomasterle, kimini siyah flomasterle, bazılarını da yeşil tükenmezle yazan... Belki bu adam da günün cevherini aramaya çıkmıştır albay gibi. İşte bir yakınlık hissi. Bir ara adamla göz göze geliyoruz, gönülden gönüle kurulan nevi şahsına münhasır bu bağı tebessüm ederek güçlendiriyorum. O da gülümsüyor, gözleri defterime kayarak. Tıpkı birbirine korna selamı veren motosikletçiler gibiyiz. Konuşmadan anlaştık bile. Bir sempati, bir yakınlık besliyorum artık ona karşı… Çayı tıpkı Emekli Albay Halit Akçam gibi “lodos denizinin rengindeydi”. Umarım onunki kadar içe batan bir yaşamı yoktur.

Ateşin sıcağı artık hafif hafif bunaltmaya başlamışken kahvenin kapısı sert bir rüzgârla açıldı. Kapının arkasındaki konsola özenle dizilmiş okey........

© Gazete Duvar