Şam-SDG Anlaşması: İpler kimin elinde?
Suriye’de Alevi-Nusayrilerin ağırlıklı olarak yaşadığı Tartus ve Lazkiye kentlerinde yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği olaylar sonrasında “Ülke yeniden iç savaşa mı sürükleniyor?” tartışmaları yapılırken önceki gün, Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile terör örgütü YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG’nin başında bulunan isim olan Mazlum Abdi ile arasında bir anlaşma sağlandığı haberi duyuruldu.
Gerek o anları yansıtan fotoğraflar, gerekse de 8 maddelik anlaşmadaki bazı ifadeler üzerinden, bunun Türkiye’nin beklenti ve isteklerini ne kadar karşılayıp karşılamadığı, hatta bunun Türkiye’ye karşı bir hamle olup olmadığı tartışmaları yapılıyor. Kanımca bu tartışmalarda bilgi yoksunluğunun yanı sıra, süreci ve gelişmeleri doğru okuyamama konusundaki kimi yetersizlikler, yanlış değerlendirmelere ve kamuoyunda yanlış algılamalara sebebiyet veriyor. Anlaşmanın maddelerine geçmeden ve buralardaki bazı cümlelere takılmadan önce Şara ile Abdi’yi kimin masaya oturttuğuna bakmak lazım. Zira bu anlaşmanın imzalanmasında etkili olan aktör veya aktörler aynı zamanda anlaşmadan en güçlü yararı sağlayan güçlerdir. Eldeki bilgiler Mazlum Abdi’nin anlaşma için Şam’a gitmeden birkaç saat önce ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Michael E. Kurilla ile görüştüğü yönünde.
Hatta Abdi’nin, Humus kırsalındaki bir havaalanından ABD’ye ait bir Apache helikopteriyle Şam’a gittiği belirtiliyor. ABD’nin SDG üzerindeki etki ve hâkimiyeti göz önünde bulundurularak bu bilgilerle birlikte Abdi’nin bu anlaşmayı onaylamasında Washington’un onayı olduğu net bir şekilde söylenebilir. Dolayısıyla masadaki aktörlerden birisinin ABD olduğu açık. Masada başka aktör var mı, varsa kim veya kimler? Bu anlaşmanın yapılması süreci ile ilgili olarak elde somut hiçbir bilgi olmasa bile son dört aylık gelişmelerden yola çıkarak yeni Suriye yönetiminin Türkiye’ye karşı ya da rağmen SDG ile masaya oturmayacağını biliyor olmak gerek. Yani açık ki bu masanın arkasında ABD ile birlikte Türkiye de var. Bu aşamada önemli olan masayı kuranın kim olduğunu tespit etmek.
Zira masayı kim kurmuşsa muhtemelen en kârlı olan odur. Anlaşmanın maddelerine bakarak bunu çıkarmak çok kolay. Masayı kuran ABD olsaydı, anlaşma metninde muhtemelen SDG’nin denetimindeki bölgenin özerk veya federal bölge olarak tanınmasını öngören bir madde olurdu. Zira ABD’nin SDG’yi kurup, geçen 10 yıl içinde bu kadar destek aktarmasında görünürdeki amaç her ne kadar DEAŞ ile mücadele iddiası ise de asıl sebebin ileride bir “terör devleti”nin zeminini oluşturmak olduğu bu çerçevede burada önce özerk, sonra federal bir yapı kurulmak istendiği biliniyor. Yine şayet masayı kuran ABD olsaydı bu anlaşmada SDG’nin,........
© Gazete Damga
