El ele kol kola ..
Jean-Paul Sartre (1905-1980) yüzyılımızın; önemli filozofu, edebiyatçısı, oyun yazarı, ‘Varoluşçu’ felsefenin de öncüsüdür.
Varoluşçuluk, bireyin özgürlüğünü esas alır ve: “Var olan insan tutum, davranış ve eylemleriyle kendini yeniden yaratır ve biçimlendirir. / İnsan, kendi varlığını yaratan tek varlıktır. / Bu nedenle de insan, özgür olmak zorundadır…” vb. görüşleri savunur.
İnsanlar, bireysel-toplumsal-ekonomik sorunlarını gidermek için sürekli bir arayış içinde olurlar. Doğa yasası gereği, her şey zıttı ile değişir-dönüşür var olur. Yaşamdaki zıtlıklar hiç bitmez, onlar birbirini ürete-tükete geleceğe taşırlar.
Kuşkusuz ki, ülkemizde de değiştiren-dönüştüren doğal gelişim vardır. Fakat bizdeki 23 yıllık iktidar, çok kurnaz ve oyalamaca gündem üretmede çok mahirdir.
Bu becerileriyle değişim-dönüşümü sağlayacak insanları atıl bırakmakta… Yurdumuzda milyonlarca ‘muhalif’ insanın; birlik olamayıp dağınık-parçalı-özgüvensiz kalması da AKP’nin yıllarca rakipsiz iktidar olması da bundandır.
Fakat gün oldu devran döndü, kurnaz ve usta oyuncu iktidar; 19 Mart 2025 günü (ki benim sanal doğum günümdür) ‘heybeden bir turp” çıkıverdi!..
Sosyal-ekonomik yaşamda ‘8 şiddetinde’ ve henüz artçıları bitmemiş olan depreme: “İmamoğlu Depremi” dendi.
Bu deprem:
23 yıllık iktidarın duvarlarını çatlattı, çöküşünü başlattı…
“Gezi” süreci benzeri ama çok fazlası olan: “Saraçhane” direnişini başlattı.
Saraçhane deyince anımsadım, sizinle de paylaşmak isterim:
Sn. Özgür Özel başkanlığındaki CHP, 2024 yılı yerel seçimi başarıyla kazanmış ve iktidarı ikinciliğe düşürüp sarsmıştı. Özel; ‘normalleşme’ olsun diye iktidara el uzatmış, partisi içinden bile eleştiriler almıştı (ki, bence bu girişim, barışçı ve çok değerliydi). Fakat Sn. Erdoğan bu girişimi önemsememiş kavgaya devam demişti.
Özel; o günlerde Saraçhane’de düzenlenen iki mitinge de katılmıştı.
“Mayıs ayının acı ve sızıları…” yazımla eleştirdiğim toplantılar:
1. 1 Mayıs Emekçiler Bayramı için Saraçhane’ye gelip işçi sendikalarının en önünde yer almış, güzel bir konuşma yapmış, sonra da ortadan kaybolmuştu…
2. 18 Mayıs 2024’de “Büyük Eğitim Mitingi” Saraçhane’de idi. Katıldığım bu mitingde de coşkusuzdu, katılım da çok azdı…
Fakat, 11 ay sonra Saraçhane ve sonrasında da tüm yurda yayılan milyonların katıldığı mitingleri çok çok farklıydı… En önde de Sn. Özgür Özel vardı.
Tabii ki, bir günde ortaya çıkmadı bu milyonlar. Aslında hep çoktular ve vardılar. Sadece; kimileri: ‘kaderimiz böyleymiş…’ / kimileri: ‘sıra bize gelmedi…’ diye sessiz-çaresiz, / kimileri de sessizce partilerden birisinin küçük çadırlarına sıkışmıştı.
Bugünlerde; hane, sokak, tarla, işyeri, okul ve meydanlarda milyonlar ayakta!
Onlar: gelecekleri engellenmiş, karartılmış,
güvensizleştirilmiş olanlardır.
Bakın görün işte oradalar:
Koltuk değnekli, tekerlekli sandalyeli, traktörü ile…
15-85 yaşlarında: genç, yaşlı, ana-baba-nine-dede, çiftçi-işçi-köylü-öğreten-öğrenci hepsi el ele kol kola bir arada…
Her gün çoğalıp gürleşerek, yürüyor, solo en çok da koro olarak: ‘hak-hukuk-adalet’…
Özgür, aydınlık, güvenli bir gelecek için insani hak ile özgürlüklerini istiyorlar.
Milyonların barışçı-özgürlükçü-insani isteklerini görmeli ve anlamalıyız.
Bergama ve Yozgat’ta çiftçiler, traktörleriyle “hak hukuk” diye eylem yaptılar.
Güvenli gelecek ancak; farklı kültürde, yaşta, cinsiyete olanların eşit-saygın özne kabul edildiği ortak yaşamlarda olur.
Böylesi birlikteliklerde sorunlar; empati yaparak, demokratik çözümler bularak giderilir. Herkes herkesi görür, dinler, anlar ve kendisini özgür sayar.
Demokrasi, tüm toplumsal katmanlara kök salar. Sağlıklı bir toplumsal birliktelik olur.
O zaman da günümüz yönetimlerindeki: savaşçı-tutucu-baskıcı-eril-yaşlı egemen güçlerin anlayışları ve dönemleri biter. Yerlerine: barışı, demokrasiyi, çağdaşlığı benimsemiş insancıl anlayışlar gelir.
Toplumsal birlikteliği ve sürekliliği sağlayacak taşıyıcı öznelerin de gençler olduğu kabul edilir.
Görüldüğü gibi, kuşaklar birlik olunca daha güçlü olur, fark edilir ve toplumsallaşırlar.
Böylece:
Çaresizlik, çekingenlik, güvensizlik biter.
Coşup taşarak meydanlara sığmazlar.
Milyonlar için baharı başlatırlar.
***
Özgürlük arayışı ve coşkusundan sonra bir de hemen hepimizi üzen birkaç olayı da anımsatmak isterim:
1. Yurdumuzda erken başlayan baharı, zamansız bir don kavurup geçti. Çiftçimizi, köylümüzü ve hepimizi çok üzdü…
2. Demokrasi düşmanları demokrasi isteyenleri tutuk evlerine, hapishanelere gönderiyor. Kısa bir sürede nice genç ve yoldaşımız tutuklandı. Onlara tüm özgürlük tutuklularına sevgiler, saygılar…
3. Türkiye’deki tutuklu sayısı 400 bini aşmıştır. Bunun için de yıllardır Avrupa birinciliğini başka ülkelere kaptırmıyoruz!
4. Ve çok üzgünüm çoook! Çünkü: Felsefenin, teolojinin, sosyolojinin, iletişimin, ironinin, empatinin ustası… Barışın, demokrasinin, dostluğun, insanlığın savunucusu… Direncin, zor günlerin adamı… Sevgili SIRRI SÜREYYA ÖNDER’in; o herkese yer açtığı büyük kalbi yorgun düşmüş ve şimdi yaşam savaşı veriyor… Diren yoldaşım!.. Berxwede bray delal… Diren Qardaşım!.. DİREN!.. Bak şimdi ‘GEZİ’ zamanı… Haydi gel bize katıl ki; silahlar sussun-kimse ölmesin-barış olsun!…
NOT: Proje Okullarının Sevgili Öğrencileri; bundan sonraki yazımı sizin için yazacağım. Sevgiyle kalın, dolu dolu yaşayınız.
Emin Toprak-DOSTÇA
© Fikir Kazanı
