menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hiçliğinde Kaybolan Sans Culotte’lar

12 0
19.08.2025

Yine sıkıcı bir yazı... Farkındayım. Halı dokuyucu, tezgâhın çözgü ve atkı ipliklerini sabır ve itinayla kurmaz ise ne halıyı dokuyabilir ne de desenleri ortaya çıkartabilir. İyi bir halı dokumak için iyi bir iplik ve tezgâh lazım. Desen oluşturmak ise dokumacının yeteneğidir. Hele bir tezgâhı kuralım, desen kendiliğinden gelir.

Tarihsel süreç içindeki ardışık yaşanmışlıklar bireyin ve toplumun bilinç ve hafızasının temelini oluşturur. Beyin, ruh ve genetik dokulara kodlanmış yaşanmışlıklar bireyin kendiliğinin ötesinde bir benlik oluşturur. Her yeni nesil, bireyin üstünde bir yük ve esarettir. Tekrarlanan yaşamlar bireyin kendi olmaklığına zarar verecek boyutun çok ötesine geçmiş durumda. Sözde irademizin farkındalığı içinde sürdürdüğümüz yaşamımız bir yanılsamanın ötesine geçmiyor. Böylesi bir çıkmaz içinde sormamız gereken soru şu: Ben kimim?

Gündemimiz psikoloji değil elbet. Ancak bireyin geçirdiği psikolojik süreçlerin uluslararası sistemi analiz etme hususunda bize temel veriler sunacağını düşünüyorum. Zira insanın özgür iradesiyle hareket edip etmemesi veya kolayca yönetilebiliyor olması günümüz ulusal ve uluslararası sistemini yapılandırmaktadır.

Varlığından haberdar olmamaktan tekbenciliğe (solipsizm) kadar varan çizgide insanın kendiliğine dair tanımlamalar tamamen kişisel travmalardır. Uçtan uca nöropsikolojik/psikiyatrik rahatsızlıklarla şifrelenmiş bu tanımlamalar kişinin kendini anlamasına müsaade etmez. Zira birçok insan kendine yabancılaşma (depersonalizasyon) sürecinde nasıl yaşadığının dahi farkında değildir.

Kendilik, irade ve algılarımızın kaynağıdır. Düşünerek ve idrak ederek yönettiğimizi sandığımız “kendilik” çoğu zaman hislerimizin esiridir. Kendilik çok katmanlı bir yapıdır ve her katman insan iradesinin hakimiyetinde değildir. İrade ile hislerin mücadelesinde belirleyici olan unsur farkındalıktır. Farkındalığımızın nesnesi veya öznesi olmak ise tam olarak kendi olmaklığımızı ortaya koyar.

Kendimizi davranışlarımızın öznesi olarak görüyorsak sorun yok. Ancak nesne olma yönümüz ağır basıyorsa işte o zaman içinden çıkılmaz psikozların sarmalındayız demektir. Nesnesi olduğumuz davranışlar rutin eylemlerimizin dışına çıkıp düşüncelerimize sirayet ederse, o zaman kendiliğiniz bir hiç olur ve bedeninizi bir başka ruha teslim etmiş olursunuz.

Bir başkasının “ben”i olma durumu da tam da burada devreye girer. Bu durumda kendiliğimizin katmanlarında önceki yaşanmışlıkların izlerini çok net olarak görmüş........

© Fikir Coğrafyası