Kayıp ülkem
Bir insan doğup büyüdüğü ülkesini kaybettiğinde neler hissederse aynı şeyleri yaşıyorum yüreğimde. Sanki bu topraklarda hiç geçmemiş yaşantım. Onca gezip tozduğum, doğasına, güzel insanlarına hayran olduğum, ağaçlarını, nehirlerini, çayırlarını sevdiğim bu ülke değil sanki. Koca bir ömür boyunca belleğim hep bu güzellikleri taşıdı. Oysa şimdi içinde yalnızca acı ve tasa üretilen, insanı zalim, hayvanları mazlum bir toprak parçası görüyorum önümde. Buna yaşamak mı demeli yoksa gün doldurmak mı? Genç olsam bu topraklar artık dar gelirdi bana, belki huzurlu, karanlık olmayan yeni denizlere yelken açardım.
Düşünüyorum. Onca yılda türlü zorluklarla kurduğumuz cumhuriyetin kazanımlarını, dünya ülkelerine parmak ısırtan devrimleri, nasıl da kolayca kaybediveriyoruz. Biraz, her gün biraz daha diyerek uzaklaşıyoruz çağdaşlıktan. Üstümüzde bir karabasan, güneş bir türlü üstümüze doğmak bilmiyor. Sağa, sola bakıyorum, kadına şiddet alabildiğine sürüyor. Kadın cinayetlerini bu kadar kolay nasıl kanıtsar bir toplum? Yanıt bulamıyorum. Cumhuriyetle birlikte kadınlarımıza seçme, seçilme özgürlüğünü veren, kadınlarımızı cinsiyet eşitliğine götüren bizim insanlarımız değil miydi? Yazık ki........
© Evrensel
visit website