Barıştan korkanlar
Doktora öğrencisi olduğum dönemde ücretsiz bir geziye katılmış ve Noel tatili boyunca yaklaşık iki hafta Boston yakınlarında bir çiftin konuğu olmuştum. Hava çok soğuktu. Kaldığım ev hiç alışık olmadığım denli büyüktü ve çatısı onarılmadığı için bir türlü ısınmıyordu. Beni evlerinde konuk eden çiftin üşüdüğüne, hatta kimi akşamlar titrediklerine tanık oluyordum ama onları soğuk dışında başka bir mesele endişelendiriyordu. Çiftin temel geliri savaş endüstrisinin parçası olan bir şirketten geliyordu. O günlerde “Soğuk Savaş” bittiği için savaş endüstrisinin küçüleceği, bu sektörün parçası olan şirketlerin çalışanlarını işten çıkaracakları söylentisi vardı. Evlerinde kaldığım çiftin asıl endişesi buydu ve soğuktan çok bu söylenti nedeniyle tir tir titriyorlardı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından özellikle ABD ve Britanya’da “barışın getirisi” gündemdeydi. Soğuk Savaş bittiğine göre, artık silahlanma ve savaş endüstrisine ayrılan bütçe toplumun gereksinim duyduğu hizmetlere harcanabilecekti. Barış topluma önemli bir kazanç sağlayacaktı. “Barış getirisi” kalıbı o dönemde ABD Başkanı George H. W. Bush ve Britanya’da Başbakan Margaret Thatcher tarafından bile kullanılıyordu. Barış ile hiç ilişkisi olmayan siyasetçilerin barış getirisinden söz ediyor olması bile, işlerin başka türlü yürüyeceğine ilişkin önemli bir ipucuydu.
Militarizmi ve emperyalizmi yakından tanıyanlar gidişin yönünü kestirebiliyordu. Birçok yazar ve düşünür, ABD ve diğer NATO........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon