Satılık köprü!
Ekonomi gündemi oldukça hızlı bir biçimde değişiyor. Son bir ayda, Merkez Bankası yeni enflasyon hedeflerini açıkladı, bazı vergiler artırıldı, kur korumalı mevduat (KKM) sistemi tasfiye edildi, orta vadeli program (OVP) açıklandı ve politika faiz oranı bir miktar aşağı çekildi. Bu arada Şimşek ve ekibinin “enflasyonla mücadele”ye başlamalarının üzerindense iki seneden fazla zaman geçti ve ağustos sonu itibarıylaTÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 33 seviyesinde. Oysa yılın başında 2025 sonu için konulan enflasyon hedefi yüzde 21’di ve asgari ücrette yapılan artış da bu hedef doğrultusunda düşük tutulmuştu. Görünen o ki sene sonunda TÜİK’in enflasyon oranı yüzde 30 civarında gerçekleşecek. Şimşek’i açık ya da örtük biçimde destekleyenler, eksik olanın bütçe politikaları olduğunu söyleyip meseleyi teknik bir sorun gibi göstermeye çalışsalar da bu programın hedefi enflasyonu düşürmek değil, emek gelirlerini baskılamak ve sermayeyi güçlendirmekti. Şimşek politikaları, Nebati politikalarının enflasyonla erittiği ücretleri bu kez enflasyonla mücadele bahanesiyle baskılamaya devam etmek, zaten kısıtlı olan sosyal harcamaları mümkün olduğunca düşürmek ve bunu yaparken de ekonominin iyiden iyiye bozulmuş olan döviz dengesini spekülatif dış sermayeye oldukça yüksek kâr olanakları sunarak geçici de olsa toparlamak üzerine kuruluydu.
Nitekim, yüksek faiz politikasının en büyük başarısı olarak da Merkez Bankasının döviz rezervlerinde yaşanan artış gösterilmekteydi. Ekonomi yönetimi, bir önceki döneme benzer müdahaleleri sürdürerek döviz kurunu dış sermayeye verilen sözler doğrultusunda belirli bir patikada tutmaya çalışıyor ve döviz rezervlerini bu amaçla kullanıyor. Bu da döviz rezervi biriktirerek TL’deki değer kaybını sınırlı tutmak üzerine kurulu. Kimileri rezervlerin bir sonraki seçim döneminde yeni bir parasal genişleme hamlesinde kullanılmasını beklerken, rezervlerin 19 Mart’ta yapılan siyasi........
© Evrensel
