Enflasyonla mücadelenin politik ekonomisi
Standart enflasyonla mücadele programlarında enflasyonun yurt içinde toplam talebi daraltarak düşürülebileceği varsayılır. Buna göre, merkez bankası faizleri artırarak kredi çekmeyi daha pahalı hale getirir, kredi hacmi daralır ve krediyle finanse edilen harcamalar azalır. Aynı zamanda yüksek faiz oranları firmaların yatırımlarını, insanların tüketimlerini bir miktar ertelemelerine ve tasarruflarını faizden para kazanmaya yönlendirmelerine yol açar. Bu programlarda talebi düşürecek bir diğer etken olarak da hükümetin kamu harcamalarını kısması beklenir. Yatırımların azalması ve düşen taleple birlikte üretimin de daralması işsizliği artırabilir, ancak program için bu olumlu bir gelişmedir çünkü artan işsizlikle birlikte toplam harcamalar daha da düşer.
Peki talebin daralması, enflasyonu nasıl düşürür? Teoriye göre firmalar, ürünlerine olan talep azaldığında iki seçenekle karşı karşıyadır. Ya fiyatlarını artırmaya devam eder ancak daha az satış yapabilirler. Ya da satış miktarlarını mümkün mertebe korumak için fiyat artışlarını sınırlarlar. Özellikle büyük işletmelerde ölçek ekonomileri geçerli olduğundan, yani maliyetin büyük bir kısmını sabit maliyetler oluşturduğundan ötürü bu işletmelerin satış miktarını korumak için fiyat artışlarını düşük tutmaları beklenir. Böylelikle hem ekonomik büyüme düşmeye ve hatta, programın ne kadar sert uygulandığına bağlı olarak, ekonomi küçülmeye hem de enflasyon düşmeye başlar. Bir noktada enflasyon yeterince düştüğünde ekonomiyi canlandırmak için tekrar faiz indirimleri başlar, kamu harcamaları yeniden artırılır.
Türkiye’de uygulanan yüksek faiz politikasına destek verenlerin kafalarındaki teorik çerçeve de budur. Bu yüzden de gerek sağdan gerekse soldan iktisatçılar sürekli olarak enflasyonla mücadele programının bütçe ayağının eksik kaldığından, kamu harcamalarının yeterince kısılmadığından söz ederler.
Halbuki yapısal olarak döviz açığı veren, yüksek miktarda ithal ürün tüketen ve üretiminde ithal girdi oranı yüksek olan bir ekonomide enflasyonun ana belirleyeni döviz kurlarıdır. Bu tip ekonomiler genellikle dolarize olmuş, yani bir anlamda çift paralı ekonomilerdir. Türkiye’de birçok malın ve hizmetin fiyatı dolar üzerinden belirlenir; ödemeler TL üzerinden yapılsa bile hesaplar, planlar dolar üzerinden yapılır. Dolayısıyla, böyle bir ekonomide enflasyonu kontrol altına almanın ana yöntemi de döviz kurunu kontrol altına almaktan geçer. Nitekim iktisat literatüründe bu tür programlar kur çıpasına dayalı dezenflasyon programları olarak anılır. Döviz kurundaki........
© Evrensel
