Mahmut Yesari / İstanbul’un antika tipleri
Gündem bıktırıp usandırınca, umutsuzluk karamsarlık yayınca hiç yüksünmeden frekansı değiştirmek gerek. Bu, TV’nin karşısına geçip bir film aramak ve izlemek de olur, kitaplığınızdan seçtiğiniz çok önceki yıllara ilişkin kitaplar da… İmkan varsa doğaya açılmak en güzeli.
Diğer favori yazarlarımı bir yana bırakırsak Ahmet Rasim, Reşat Ekrem, Abdülhak Şinasi, Mahmut Yesari Osmanlı’nın sonu cumhuriyetin ilk yıllarını, İstanbul ekseninde tarihe nakış nakış işlemişlerdir o eşsiz üsluplarıyla. İnsan tipleri, bürokrasi, belediye, semtler, sokaklar, mahalleler, pazar yerleri, deniz, şehir hatları vapurları, kahvehaneler, meyhaneler, yalılar, konaklar, mehtap ve Boğaziçi onların kalemlerinden süzüm süzüm süzülmüştür. Haksızlık etmeyelim Dört Köşeli Üçgen’in muhteşem yazarı, Köçekçeler’in büyük Şairi Salah Birsel’e ve onun ciltler süren İstanbul eksenli denemelerine… Yazarı yazar yapan anlatımıdır; bırakıyorsunuz kendinizi onların yazılarına ve zaman tünelinden bir anda ışınlanıp yüz yüz elli yıl önceki İstanbul’da oluveriyorsunuz hemen.
Dudaklarının arasında bir sigara, başında fötr şapka, biraz buruşuk gibi duran gömleği, ince kravatı ve pardösüsüyle Çulluk ve Tipi Dindi romanlarını belleğime kazıyan Mahmut Yesari usta karşımızdadır işte!..
Oturmuşuz bir meyhaneye… İstanbul’un Antika Tipleri[i]’ni anlatıyor: “Nezaketi son derecededir. Karıncaya basmaz. Sineği bile incitmez. Şapka çıkarışında, selam verişinde, pantolonunu diz yapmasın diye hafifçe çekerek oturuşunda, (…) bir manalı zarafet vardır.”(s.21)........
© Evrensel
