Ritim ve savunma-hücum birlikteliği
Maçı üç konu üzerinden analiz etmeye çalışacağım.
İlki Manchester City’nin teknik direktörü Pep Guardiola’nın günümüzdeki modern futbol hakkındaki yorumu üzerinden. İkincisi Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk’un maç sonu basın toplantısında vurgulamaya çalıştığı konu üzerinden. Üçüncüsü de Konyaspor’un taktik anlayışı üzerinden.
Hafta içinde Guardiola TNT Sports’a günümüzde modern futbolun ne olduğuna ve kimin oynadığına ilişkin bir açıklama yaptı. TNT Sports’un son zamanlarda takımı Manchester City’nin yeterince savaşıp savaşmadığına ilişkin sorusu üzerine Guardiola aynen şunu dedi: “Evet uygun biçimde savaşmadık, çünkü oynamak istediğimiz seviyede bir ritme sahip değiliz. Bugün modern futbolu Bournemouth, Newcastle United, Brighton, Liverpool oynuyor. Günümüzde modern futbol artık eskisi gibi pozisyonel futbol değil. Artık ritmi artırmanız gerekiyor ve biz bunu yapamıyoruz.”
Katalan Guardiola’nın bu açıklamasının ardından, onun övdüğü Bournemouth’un Basklı teknik direktörü Andoli Iraola’dan da bir söyleşi geldi. Bu söyleşide pozisyonel ve yeni futbola ilişkin bir farka dikkat çekti Iraola. “Setler hazırlamalıyız, ama önceliği buna veremeyiz. Eğer ileride hiçbir takım arkadaşınızı göremiyorsanız seti unutun. Sadece topu sürün ve bir şeyler yaratmak için oyunu zorlayın. Hücumda ilk görmek istediğim şey bu.”
Guardiola konuşmasındaki anahtar kelime “ritim” idi. Her ne kadar Iraola bu kelimeyi kullanmasa da onun da kastettiği şeyin ritim olduğu çok açık. Bu iki teknik adam görüşünü üst üste koyunca bizi bir güncellemenin beklediğini hemen kavrıyoruz: Günümüzde modern futbol artık ritme dayalı futboldur.
Buradan Okan Buruk’un iki buçuk sezondur Galatasaray’a oynatmaya çalıştığı futbola geçiyorum. Aslında Buruk’un da Galatasaray’a tam anlamıyla ritme dayalı bir futbol oynatmaya çalıştığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Buruk Galatasaray’a, ön alan baskısı etrafında şekillenen ve rakip kaleye en hızlı biçimde gitmeyi amaçlayan bir futbol oynattı hep.
Ancak son sezon Türkiye’de spor kamuoyu bu futboldan çok Galatasaray’ın çok gol yemesine odaklanmış durumda. Okan Buruk da maç sonundaki basın toplantısında Maçkolik’in Kaan Ayhan-Lucas Torreira ikilisi varken Galatasaray’ın az gol yediği istatistiği üzerinden sorduğu soruya şu yanıtı verdi:
“Biz tabii ki büyük bir takımız, kazanmak için oynayan bir takımız. İlk önceliğimiz burada defans yapmak değil, beraber savunma yapmak, bu savunmayı yapacak oyuncularla oynamak. Ama ana önceliğimiz hücum etmek ve gol atmak ve gol pozisyonu yaratmak.”
Buradan geliyorum maç analizinde dikkate alacağım üçüncü konuya, Konyaspor’un maç planına.
Konyaspor’un teknik direktörü Recep Uçar’ın maç planının iki ayağı vardı. İlki daha önce Galatasaray’la oynayan takımların yaptığı gibi hızlı geçiş hücumları üretmek, bunu yaparken de mümkün olduğunca Galatasaray’ın zayıf karnı olarak saptadıkları sol koridorunu kullanmak. İkinci olarak da Galatasaray’a ön alan baskısı yaparak oyun kurmasını önlemek.
Analize buradan başlayacağım.
Konyaspor ilk yarıda Galatasaray’ın savunma hattına aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü beş-altı futbolcuyla baskı yaparak Galatasaray’ın oyun kurmasını önlemeye çalıştı ve rakibini uzun topa sevk etti.
Bein Sport yayınından alınan ekran görüntüsü
Konyaspor’un özellikle ilk yarıda yaptığı ön alan baskısı nedeniyle oyun kuramayan Galatasaray’da presi kırmak için Barış Alper Yılmaz ve Yunus Akgün’ün sık sık derine geldiğini gördük. Ancak bu, Akgün ve Yılmaz’ın enerjilerini hücum bölgesinden çok, oyun kurmak için sık sık gelmek zorunda kaldıkları ikinci bölgede harcamalarına yol açtı.
Dolayısıyla Konyaspor’un bu stratejisinin iyi çalıştığından söz etmek yerinde olacaktır. İlk yarıda ciddi anlamda oyun kurmakta zorlanan Galatasaray’ın hücum üretimi bu nedenle istenilen seviyeye çıkamadı. Galatasaray hücumdaki bu verimsizlik nedeniyle hem rakip ceza sahasına çok az sayıda girebildi (dokuz kez), hem rakip kaleye çok az şut çekebildi (beş kez), hem de çok az gol beklentisi değeri üretti (penaltı dışında 0,15). Tam burada ilk yarıda üç kez Galatasaray kalesine şut çekebilen Konyaspor’un 0,21 ile akan oyunda Galatasaray’dan daha fazla gol beklentisi değeri ürettiğini de söylemeliyim.
Konyaspor’un bu stratejisi başta Galatasaray kalecisi Fernando Muslera olmak üzere Galatasaray’ın savunma oyuncularının topu sık sık uzun ve yüksek vurmasına sonuçlandı. Uzun vurduğu 17 topun sekizinde takım arkadaşlarını bulmayı başaran Muslera bu performansıyla ilk yarıda Galatasaray’ın daha fazla baskı yemesinin önüne geçti. İronik olarak Galatasaray Muslera’nın uzun vurduğu bir yüksek top sonrasında penaltı kazandı. Yani Konyaspor’un yaptığı ön alan baskısı Konyaspor aleyhine bir sonuç da üretmiş oldu.
Tam burada Galatasaray’da beklerin rollerini tartışmak istiyorum. Sol bek Ismail Jacobs bir savunma beki. Hızı ve oyun bilgisi sayesinde Galatasaray’a savunma anlamında değer katan bir futbolcu. Jacobs’un zayıf yönü ise tekniğinin üst seviye olmaması nedeniyle hücum aksiyonlarında verdiği katkının sınırlı kalması.
Okan Buruk tarafından artık sıklıkla sağ bek görevi verilen Roland Sallai ise aslında forvet karakterine sahip olmasına rağmen oyun kurma görevinde Jacobs’tan çok da farklı değil. Dolayısıyla Konyaspor’un ön alan baskısı yaptığı anlarda Galatasaray........
© Evrensel
