Trump savaşı bitirdi mi?
Thomas Hobbes, Leviathan’da devleti “herkesin herkese karşı savaşı”nı sonlandıran bir yapay beden olarak tanımlar. Ona göre insan doğası, korku ve çıkar güdüsüyle diğerine yönelen bir tehdittir; bu tehdidin yarattığı kaos, herkesin kendi güvenliği için yetkilerini ortak bir egemene devretmesiyle aşılır. Devlet, Hobbes’un tahayyülünde, savaşı bitiren ve barışı kuran bir figürdür.
Leviathan’ın ilk baskısının 1651’de yapıldığı düşünülürse, arka planında kapitalist gelişmenin erken aşamaları, İngiliz İç Savaşı, monarşi–parlamento çatışması, kaos ve güvensizlik ortamının yattığını görmek zor değildir. Bu durum, Hobbes’un “doğa durumu” modelini somutlaştırdığı tarihsel gerçekliğe işaret eder. Bu koşullarda Leviathan, “barışın tek yolu egemenin mutlak yetkisidir” teziyle, mutlak monarşiyi akılsal biçimde meşrulaştıran bir metin olarak doğmuştur. Bu bağlamda Hobbes’ta savaş, insan doğasıyla ilişkilendirilirken; barış, insanların yetkilerini mutlak bir egemene devretmesiyle mümkün hale gelecektir: devlet, ya da onun analojisiyle Leviathan.
Hobbes’ta “insanın insanın kurdu olduğu” tespiti, ne kadar kapitalist insan tipine uygun olsa da, tartışmanın insan doğasına atıfla yürütülmesi, onun bireyi ve devleti doğmakta olan yeni tarihsel-toplumsal üretim tarzı olan kapitalizmle ilişkili biçimde kuramlaştıramamasını beraberinde getirmiştir. Böylelikle bireyin sınıf bağlamı, devletin de üretim ve yeniden üretim bağlamı ele alınamaz. Sonuçta savaş, insan doğasına atfedilir.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, devletin bu kadar masum bir uzlaşma olmadığını biliyoruz. Kapitalist bir devletin söz konusu savaşı gerçekten bitiremeyeceği, toplumsalın yapısal........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d