menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İhtiyarlara yer yok

28 1
09.07.2025

Türkiye’nin rekabete dayalı ve ihracat odaklı ekonomik büyüme modelinin karakteristik özelliği, düşük ve orta-düşük teknolojili katma değer üretimi sarmalında sıkışmış olmasıdır. İstanbul Sanayi Odasının hazırladığı 2024 yılına ait Türkiye’nin birinci ve ikinci 500 büyük sanayi kuruluşu verileri emek yoğun üretim yapısını ortaya koymaktadır. Yaratılan katma değer içerisinde en yüksek pay düşük teknolojilere ait olup, birinci 500 şirkette bu pay yüzde 34.6, ikinci 500 şirkette yüzde 41’dir.

Güvencesiz ve esnek çalışmanın baskın olduğu emek yoğun sektörlerin üretim temposunun devamlılığı ise nüfusun daha fazla kesiminin, daha düşük ücretlerle iş gücü piyasasına dahil olmasına bağlı. Ucuz emek rezervlerini genişletme stratejilerinin başında yaşlı nüfusun daha yoğun şekilde işçileştirilmesi yer alıyor.

TÜİK’in “istatistiklerle yaşlılar 2024” araştırmasına göre yaşlı nüfus sayısı 2024 yılında 9 milyon 112 bin 298 kişiye yükseldi; yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9.1 iken, 2024 yılında yüzde 10.6’ya çıktı. Buna paralel 65 yaş üstünde iş gücüne katılım oranı 2023 yılında yüzde 12.2 oldu.

Öte yandan çalışan emekli nüfus da artıyor. SGK’nin 2024 verilerine göre 2 milyon 104 bin emekli sosyal güvenlik destek primi ödenmesiyle çalışmaya devam ederken, Türkiye Emekliler Derneği verilerine göre ise sadece 2 milyondan fazla kayıt dışı çalışan emekli bulunuyor ve geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emekli yaşlı sayısı 4 milyon civarında.

Yaşlı ve emekli nüfusu çalışmak ile sefalet içinde yaşamak arasında seçime zorlayan çok katmanlı politikalar -Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ekonomik Forumunun öncülüğünde- AKP döneminde sistematik şekilde uygulamaya konuldu.

I) Dünya Bankası tarafından 2004 yılında hazırlanan “Türkiye’nin emeklilik sistemi ve reform önerileri” konulu raporda emeklilerin neden olacağı ‘maliyetin’ önüne geçilmesi konusunda yol haritası oluşturuldu. Türkiye’deki genç emekli sayısının fazlalığına dikkat çekilerek, aylık bağlama oranlarının çok yüksek olduğu, prime esas kazançlar ile emekli aylığının bağlanmasında esas alınan endekslerin farklı olduğu ve emekli maaşlarının vergilendirilmediği vurgulandı.

II) Dünya Ekonomik Forumu, 2017 yılında ekonomik sistem üzerindeki baskının azaltılması için gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşının 70’e çıkarılması çağrısı yaptı. 2017 yılında doğanların ortalama yaşam beklentisinin 100’e çıkacağı ve 2050’ye kadar 65 yaş üstü nüfusun üçe katlanarak 2.1 milyara ulaşacağı belirtilerek, gelişmiş ülkelerdeki (ABD, Japonya, Avustralya, Kanada, Hollanda, İngiltere vb.) emeklilik sistemindeki açığın 2050’ye kadar 70 trilyon dolardan 400 trilyon dolara çıkacağı, emeklilikle ilgili reform yapılması uyarısında bulunuldu.

III) TÜSİAD 2012 yılında hazırladığı ”2050’ye doğru nüfusbilim ve yönetim: sosyal güvenlik (emeklilik) sistemine bakış raporu”nda emeklileri “pasif aktörler” olarak tanımlamış ve emekli aylıklarını azaltıcı adımlar atılması gerektiğini belirtmiştir. “Emeklilik yaşını yükseltmek” suretiyle hem “emekli stokunun” büyüme hızını hem de “Emekli aylığı........

© Evrensel