Gazetecilik en göz önünde meslektir, şahitlik gerektirmez
19 Mart siyasi darbesinin hemen ardından gazeteci Bülent Kılıç’ın sosyal medyadan bir yardım çağrısı düştü önümüze “Sevgili dostlar, kişisel bir mesele için yardımınıza ihtiyacım var, 18 Nisan’da davam var, komik ve absürt biliyorum ancak gazeteci, foto muhabiri olduğumu kanıtlamamı istiyorlar. Elinde Saraçhane’de çekilmiş görüntüm olan varsa lütfen paylaşsın, teşekkür ederim.” Bunu söyleyen Bülent Kılıç 2021 Onur Yürüyüşünü haberleştirirken polisin kamerasını alıp dirseğiyle boğazını sıktığı, ABD Minneapolis polisinin ırkçı saiklerle öldürdüğü George Floyd’un son sözlerine benzer “nefes alamıyorum” diyen, polisin de halkın da gayet yakından bildiği Bülent Kılıç.
Gazetecilerin gazeteci olduğuna şahidiz diye çırpınıyoruz. “Bu gazetecidir, tanığıyım”, “şunun gazetecilikten başka derdi yoktur”, “gazetecilik suç değildir…” Çağlayan Adliyesi’nde salon salon gezerek kendimizi şahit yazdırmaya çalışıyoruz. Oysa bir aydır cezaevinde olan Furkan Karabay’dan şikayetçi olan, adı yazılınca hakkınızda dava açılması garanti, İstanbul Başsavcısı. “Kâdı ola da'vâcı vü muhzır dahî şâhid/Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet?” diyen Ziya Paşa’yı duymayıp, diyoruz ki “Furkan suçsuzdur!” Furkan, savcının adını geçiren iddianame savcısının da aynı suçu işlemiş olduğunu söyleyip ‘biz halk için gazetecilik yapıyoruz’ diyerek gayet mantıklı bir savunmayla çıktı işin içinden. Ama aynı suçtan iki kez dokuzar........
© Evrensel
