İktidar ve hukuk
Mevcut Anayasa’ya, yasalara, daha genel bir ifadeyle mevcut, geçerli hukuka uymayan bir iktidarla hukuk içinde kalarak mücadele edilebilir mi? Halkların tarihi mücadele edilemeyeceğini, halkların bu durumlarda en meşru haklarını, yani mevcut iktidarı kendi aşağıdan gelen dalgaları ile yerle bir ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Devrilen bazen otoritesini keyfi bir biçimde kullanan bir kral, bazen yasa ve kanun benim diyen bir diktatör, bazen uygulamadaki yasayı ve hukuku tanımayan, ayaklar altına alan bir iktidardır.
Bu keyfiliğin ve hukuk tanımazlığın ortaya çıktığı durumlarda halklar şu meşru ve haklı savunmayı yapmışlardır: ‘Sen mevcut hukuku, kabul edilmiş yasaları kendi keyfince ayaklar altına alarak, bizim haklarımızı tanımayarak kendini bizim karşımızda açıkça bir zorba olarak konumlandırdın. Seni devirmek ve bulunduğun yerden alaşağı etmek bizim en doğal hakkımızdır. Yasayı ve hukuku artık biz temsil ediyoruz. Seni devirdikten sonra, elbette yeni yasalar ve hukuk düzeni kurmak da tartışılmaz hakkımızdır. Bu durumda halkın gücüne dayanan halkın temsilcileri yönetimi alacak ve egemen hale gelecektir.’
İlk iki paragrafta vurgulanmaya çalışılan, halkların mücadele tarihlerinden süzülmüş deneyimlerin kısa bir özetidir. Her halk tarihinin belli bir anında mutlaka bu gerçekliklerle karşı karşıya kalır ve çözümünü yine kendisi üretir. Güncel toplumun içinde bulunduğu maddi gerçekliğin üzerinde şekillenen halkın bilinci, örgütlenme düzeyi, geçmiş mücadelelerinin tecrübesi çözümün nasıl gelişeceğini belirleyen temel etken........
© Evrensel
