menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

EYLÜL’ÜN ON İKİSİ

17 0
saturday

Aylardan Eylül, mevsimlerden sonbaharın içinde yer alır. Yaz henüz bitmemiştir ama Eylül ayı gelmiş, güz kapıdan başını uzatmış olsa da yazın devamı şeklinde geçer Eylül. Bazı ağaçlar takvime bakıp erken başlarken kışın hazırlığına, bazıları da ağırdan alır ve tadını çıkarmaya devam eder yazın.

En kısa ayın Şubat olduğunu anlatırsınız ama ona gizlice gülerim. O günden beri bizim Eylüller hep on iki çeker. Eylülde siz yazlıklarınızı bile çıkarmazsınız üstünüzden ama biz titreriz Ali Hocam.

Siz mevsimleri çocuklara renklerle anlatırken, sonbaharı sarıyla anlatırsınız ya. Dökülen sarı yapraklar misali sararan ömürlerin sarısı da gelir mi aklınıza? Bana kalsa ben yine de o sarı içinde 12’yi siyahla boyar kapatırdım görünmesin diye.

Hedef tahtalarında atıcıların asıl hedefi on ikidir. Siz ‘On ikiden vurmak’ diye bir deyimden de bahsedersiniz Türkçe derslerinizde değil mi? İşte tam da on ikisinden vurulan bir neslin hikayesi anlatmak istediğim.

On iki, hedef tahtasındaki gibi merkezdir, candır, yürektir, özdür, közdür ve birilerinin merkezleri bile darmadağın olmuşken bir güzel ülküydü hatta şahdamarıydı ülkünün. Vatandı, bayraktı, ezandı ve devletti on iki. İşte o tarihte birileri, kendilerini devlet, kendilerini efendi diye konumlayan düzenbaz, fırsatçı birileri bu ülkenin asıl dertli, asıl öz çocuklarını tam oradan, gözlerini kırpmadan vurdular.

Sahi be hocam; o en ummadıkları yerden vurgun yiyen o nesli de anlatacak kelimeleriniz bulunur mu dağarcığınızda?

Ders anlatırken bir sürü devlet olduğunu öğretirsiniz yeryüzünde. Kaçı bizim kadar mücadeleler verip, bizim kadar bedel ödeyerek kurulmuştur acaba? Hiç bu kadar ihanet, bu kadar üzerine operasyon çekilen başka bir devlet........

© Enpolitik