'Medya mahkemesi' kurdular
6 Kasım sabahı da güne, savcılığın, gazeteciler Aslı Aydıntaşbaş, Batuhan Çolak, Ruşen Çakır, Şaban Sevinç, Soner Yalçın ve Yavuz Oğhan (CHP İletişim Koordinatörü) hakkında gözaltı kararı aldığı haberiyle başladık. Daha neyle suçlandıklarını anlamaya kalmadan Sabah gazetesinin web sayfasında “suçlu” damgası basıldı meslektaşlarımıza:
“Basın ayağı deşifre oluyor: Para hareketleri ve örgüt lehine paylaşımları / İBB’ye yolsuzluk soruşturmasında yeni gelişme: 6 ismin ifadesi alınacak.”
Daha ifadeleri alınmadan, yargılama başlamadan suçlu olduklarına karar vermişlerdi. Gazeteciliği ve nesnel bir dil kullanmayı bırakmış, savcı ve yargıç gibi hüküm ilan ediyorlardı.
Halbuki bırakın gözaltını, yargılama tamamlanıp hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşene kadar herkes suçsuz kabul edilir. Nitekim Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe şüpheli ya da sanık suçlu ilan edilmemelidir” ilkesi yer alıyor. Mesleki dayanışmayı geçiyorum tabii…
Maalesef Akşam gazetesi de, savcılık operasyonundan altı ay kadar önce “İmamoğlu Medyası A. Ş.” başlıklı haberde, gözaltına alınanlar da dahil olmak üzere 11 gazeteciyi hedef göstermişti. O haber, muhataplarınca yalanlandı, suç duyurularında bulunuldu, ama Akşam, yine de gözaltılardan sonra “Biz yazmıştık” diye böbürlenmekten geri durmadı. Yazarlarından Kurtuluş Tayiz de “Jetonlu jurnal” yazısında tüm muhalif gazetecileri suçlamaktan kaçınmadı.
Akşam’ın haberinde, cümlelerin, Sabah ve Yeni Şafak gibi mecralarda olduğu gibi “iddia edildi” ve “öne sürüldü” yerine “tespit edildi”, “ortaya çıktı”, “belirlendi” diye bitmesi, gazetecilik dışına çıkıldığını somutluyor. “Mehya mahkemesi” kurmuş, kararı ilan ediyorlar.
Hem de bu yaklaşım son dönemde iktidar yanlısı medyada yayımlanan neredeyse tüm CHP’li belediyeler, muhalifler ve muhalif gazetecilere yönelik soruşturma haberlerinde geçerli. Haberler, polis, savcı ve yargıç diliyle oluşturuluyor; gazetecilik, soruşturmaları yürüten makamların uzantısı haline getiriliyor; gözaltına alınanlar, baştan suçlu gösteriliyor. Halen cezaevinde tutulan gazeteci arkadaşlarımız Fatih Altaylı, Merdan Yanardağ ve Furkan Karabay için de haberler hep aynı tarzda. Baştan damgalıyor, mahkûm ediyorlar kendilerince…
Üstelik suçlu ilan ettikleri kişiler aklandığında yargı kararını yok sayıyor, haber bile yapmıyorlar. Son örnek CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkında “rüşvet aldığı” iddiasıyla yürütülen soruşturma haberleri. Ahmet Özer’i suçlu gösteren iktidar yanlısı medya, -bir iki istisna dışında- kovuşturmaya yer olmadığı kararını haber yapmadı. Bu da iktidar yanlısı medyanın bu soruşturmalarda taraf haline geldiğinin başka bir kanıtı…
Gebze’de bir bina devrildi ve dört kişi öldü. Çevre binalarda oturan vatandaşlar, mikrofon tutulduğunda metro inşaatını suçluyorlar, “4 ay önce CİMER’e şikayet ettiklerini” söylüyorlardı.
29 Ekim’deki olayla ilgili ilk haberlerde bölge sakinlerinin bu yakınmaları hep satır aralarında kaldı. Metro inşaatını Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın yürüttüğüne de hiç değinmediler.
Sonraki günlerde satır aralarında bile metro inşaatından söz edilmez oldu. Yıkılan binanın yakınındaki 21 apartmanın da kolonlarında ve zeminde çatlaklar oluşması nedeniyle boşaltılmasına rağmen “Zeminde çökme, tasarımda hata” deyip geçiştirdiler.
Bereket muhalif medya, binaların altından geçen metro inşaatının ve tünel açarken patlatılan dinamitlerin yarattığı sarsıntının binaları etkilemesi olasılığı üzerinde durmaktan vazgeçmedi.
Fakat günlerce, teknik ekiplerin incelemesinin sürdüğü açıklamaları dışında bilgi gelmedi yetkililerden. Hatta Now TV’den Alican Uludağ’ın, “uzmanların, binanın tam altından geçen metro inşaatı nedeniyle yeraltındaki suların boşaldığını, oluşan boşlukların da zeminde çökmeye ve binanın yıkılmasına neden olduğunu belirledikleri” paylaşımına da erişim engeli........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein