menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sürdürülebilir bir sürdürülebilirlik stratejisi nasıl inşa edilir?

16 0
24.10.2024

Geçen haftalarda sürdürülebilirlik ile ilgili farklı boyutları dinleme fırsatım oldu. Sonunda “durun siz kardeşsiniz” diye bağırasım geldi. Denizbank ve Amazon’un farklı boyutlarına dikkatimi çektiği konuda asıl zihnimi açan ise Cevdet Alemdar oldu.

Öncelikle şunu vurgulamakta yarar var. Her konuyu en üst felsefi düzeyde tartışma tutkumuz dünya üzerindeki varlığımızı bir turist gibi, aslında ne olduğunu anlamadan geçen bir süre ile sınırlıyor. Gördüğüm kadarıyla dünya üzerindeki tek sürdürülebilir sistem, canlıların doğmasına ve ölmesine yani sınırlı süreli var oluşa dayanıyor ancak biz ebediyen yaşayan yapılar kurma ve bu yapıların her şeye hâkim olmasını sağlama hayali içinde isteri krizleri ile yaşıyoruz. Oysa Gazi Mustafa Kemal’in söylediği “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” ya da rahmetli babam İsmet Özdemir’in tekrar ettiği “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?” sözünden anlaşılabileceği gibi sürdürülebilirlik diye bir şey yoktur. Bunun yerine döngüsel ekonomi diye tanımladığımız kavrama benzer hayatlarımız ile etki analizi ile değerini ölçebileceğimiz deneyimlerimiz vardır. Deneyim ile kendi yaşadıklarımız ve çevremize yaşattıklarımızın toplamını kastediyorum.

Bu girizgâhı yapmamın nedeni, TRUK hızlandırma programının konumunu doğru belirlemek. TRUK, Türkiye (TR) ve Birleşik Krallık’ın (UK) bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış notunu düşüp devam edeyim. Konum belirlemek kolay bir iş değildir. Kağıt üzerinde iki eksenli olarak belirleyeceğimiz bir koordinat için fiziksel dünyada en az üç eksen kullanmamız gerekir. Ancak aslında, zamanı da bir boyut olarak eklemediğinizde hiçbir konum gerçeği yansıtmaz. Günümüzde ilginç olan, bunların bilim insanları kadar sıradan insanların da çok rahat anlayabilecek noktaya gelmesidir: WhatsApp’ta konum göndermeye çalışan birini karşısına çıkan mevcut konum ve canlı konum seçenekleri sayesinde insanlar zamanı bir boyut olarak konum belirlemekte kullanabiliyor. Oysa Albert Einstein 1905’te İzafiyet Teorisi’ni ortaya atarken bu konu çok büyük bir bilimsel ağırlığa sahipti.

Bugün geldiğimiz noktada, NEOHUB ve Oxentia iş birliğinin “mevcut konumuna” bakarsam, Türkiye’den çıkan sürdürülebilirlik odaklı girişimleri küresel pazarlara açmaya hizmet edecek çok önemli bir aracı görüyorum. Bunun öneminden ve karşılıklı değer yaratma potansiyelinden kuşku duymuyorum. Bir yanda, Türkiye’nin sürekli sorun çözmek zorunda bırakan dinamikleri sayesinde yaratıcılığı yüksek olmak zorunda kalan girişimcilerin kurduğu startup’ların kapasitesi; diğer yanda Birleşik Krallık’ın bu tür startup’ların değerlendirilmesi konusunda sunduğu, bize göre çok yüksek finansal kaldıraç yer alıyor. Bu, mükemmel bir eşleşme yaratıyor.

Ne demek istediğimi anlamanız için, başrolünde John Wayne’in oynadığı 1948 yapımı Red River (Kanlı Nehir) filmini izlemenizi öneririm. Wayne’in canlandırdığı Thomas Dunson karakteri, hayali olan sığır yetiştiriciliği için Meksika sınırındaki bir araziye yerleşir. Önce güç kullanarak kendisini bölgeye kabul ettiren Dunson, yıllarca uğraşarak çok iyi sığırlar yetiştirir ancak nüfus yoğunluğu çok düşük olan ya da daha güzel bir ifadeyle kuş uçmaz kervan geçmez coğrafyada et için oluşan fiyat bir senttir. Rakamları şimdi çok iyi hatırlamıyorum ama kesimlik hayvanlardan oluşan bir sürüyü insanların daha yoğun yaşadığı ve nüfus artışı nedeniyle ete erişimin sorun olduğu bir kasabaya götürdüklerinde fiyatın 20-25 sente çıkacağının hesaplandığını sanıyorum. Sürünün nakli sırasında yüzde 10 kadar bir zayiat olacağı da hesaplanıyor. Birçok alt motif olmakla birlikte sonunda sürünün o kasabaya değil, demiryolunun ulaştığı başka bir noktaya götürülmesi ile daha büyük bir pazarın dinamikleri yakalanıyor ve 50 sente yakın bir fiyata ulaşılıyor. Bu filmdeki hikâye kadar, bu tür filmlere erişimimizi sağlayan TRT 2’nin platform olarak yarattığı değere de dikkat çekmek gerekiyor.

Aynı değer önermesini, DenizBank’ın yeni nesil iştiraki NEOHUB ve Birleşik Krallık’ta inovasyon ve teknoloji odaklı faaliyet gösteren Oxford Global Danışmanlık Şirketi Oxentia iş birliği ile İngiltere ve Türkiye arasındaki girişimcilik ekosistemini güçlendirmek amacıyla hayata geçirilen hızlandırma programı TRUK için de ortaya koymak gerekiyor. Bunu yaparken karşılıklı faydanın altını çizmek gerekiyor. İngiltere İstanbul Başkonsolosu Kenan Poleo’nun, ev sahibi olarak bir konuşma yaptığı program lansmanında heyecanını gizlemeden vurguladığı fırsat penceresi iki tarafa da ferahlık sağlayacak bir pencere.

Çok yüksek değerlemeye ulaşarak Unicorn ve Decacorn’a dönüşen startup’lardan çıkış yapmanın maliyetinin yükselmesi yıllar öncesinden itibaren bu alanda likidite sorununa yol açıyor ve yeni yatırımların önünde bir engel oluşturuyor. Bu saatten sonra para birimleri bazında bu sorunun çözülmesi zor görünürken yeni yüksek değerli startup’lar ile hisse bazında likidite olanağı yaratmak gerekiyor. Son dönemde bakmadım ama daha önceki startup satın almalarında ödemenin bir miktarının alıcı şirketin hissesi cinsinden yapıldığını görüyorduk. Bu sayede çok yüksek değerli ve işlem yapması zor hisse yerine daha kolay alınıp satılabilen bir yatırım aracı ile dinamizmi daha yüksek bir pazar oluşturulabiliyor ya da oluşturulacak. Bu, eski Türkiye’nin ekonomisinde minibüse binmeden önce büfede para bozdurup şoförün “bozuk yok mu” sorusu ile muhatap olmayı engellemedeki duruma benziyor.

Daha evrensel olgu ise, piyasanın kurulduğu yerdeki zenginliğin daha büyük olmasıyla bağlantılı olarak karşımıza çıkıyor. Bizim gibi piyasası sığ olan ülkelerde kazanç,........

© Ekonomim


Get it on Google Play