menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Başlamadan biten programlar galerisi

12 0
06.05.2025

Tiberias: “Ama Selahaddin ve Kral aralarında

daha iyi bir dünya kuracaklardı.”

Hospitaller: “Sadece bir süreliğine bile olsa,

Tiberias, yine de yaşanmış oldu.”

Cennetin Krallığı

Dış finansman sorunu başlarsa TCMB faiz mi artırmalı, faiz mi indirmeli? Bu soru sıklıkla soruldu ve tartışıldı. Solda da “sıcak para” argümanının inceltilmemiş versiyonları "yüksek faiz, düşük kur" sloganına zaman zaman kapıldılar. Bu duruma yol açan bir olgu da vardı. 2006 başından itibaren Türkiye'ye gelen portföy yatırımları “gerçek para” olmaktan uzaklaşıp, kaldıraçlı para, en küçük dalgalanmada çıkacak para şekline bürünmeye başladı. Nominal ve reel tahvil faizlerinin seri halinde düşüşü devam ettikçe taşıma negatife dönmüştü bile. Özetle bankaların faiz daha da düşecek beklentisiyle giderek daha düşük faizden satın aldıkları DİBS portföyleri faizler artmaya başladığı an önemli zarar yazacak kadar yüklü hale gelmişti. Yabancı girişiyle tetiklenen ralli, gelen yabancıların borçlanarak geliyor olması nedeniyle ters dönüşe daha da hassas durumdaydı. Nitekim faizler yukarıya dönünce bankacılık sektörü satılmaya hazır menkul değerler cüzdanında muhasebeleştirdiği DİBS'lerden dolayı öz kaynak erimesi yaşadı. Üstelik DİBS faizleri 2006 sonunda çıkışa başladığı yüzde 13,5 seviyesinin hala çok üzerinde yüzde 21 civarındaydı. Faiz artışının yabancı yatırımcı tarafından talep edildiği Mayıs-Haziran 2006 sarsıntısında faiz-kur ilişkisi de test edilmiş oldu. Bu ilk test sayılabilir. O zamana kadar Derviş-IMF programına bağlı kalarak dünyadaki dolar bolluğundan yararlanan yönetim ilk sarsıntıyla karşılaştı. Sonradan şoklara fazlasıyla alıştılar. Hatta bol bol ev yapımı şokumuz oldu.

Merkez bankalarının eli kolu bağlı durmayarak kuru savunmaya çalışmaları aslında tipik davranış olmakla beraber IMF’nin ortak zihniyetini oluşturan temel modellerde kuru savunma dinamikleri yoktu. Bu dinamikler ancak birkaç kuşak model sonrasında ortaya çıkmaya başladı. Bu durumun nedenlerinden birisi Sargent & Wallace (1975)’e göre herhangi bir faiz haddi belirleme kuralı –bir faiz haddi patikası- ile ilişkili belirli (tek) bir genel fiyat seviyesinin bulunmamasıdır. Başka türlü söylersek, bir IS-LM modelinde hem rasyonel hem de adaptif beklentiler varsayımlarıyla, faiz haddinin kurallı olması durumunda fiyat seviyesi belirlenemez; tek bir fiyat seviyesi oluşmaz. Bu konu çok tartışmalı olmakla beraber faiz patikasını kurala bağlamanın ve bu yolla faiz politikası aktivizmi yapmanın parasal........

© Ekonomim