Muhteşem bir öyküdür cam!
Murano Adası’ndan getirdiğim, yıllarda büyük bir dikkatle sakladığım minicik, zarif cam kuğulardan birinin kafası koptu, yapıştırmayı deneyeceğim… Cam, benim meraklı olduğum konulardan birisi. Yıllardır biriktirdiğim cam objelerden birkaç tanesi ya çalışma masamda veya hemen karşımda, başımı kaldırdığımda görebileceğim bir yerlerdedir her zaman. Cam tutkusu, ilk kitabımın kapağına da yansımış, Oğlak Yayınları’ndan çıkan “Beklemek ve Ummak”ın üzerinde, Mine Tezer’in objektifinden şekillenmekte olan erimiş bir camın görkemli görüntüsü yer almıştır…
Cam, “çoğunlukla saydam veya yarısaydam halde kullanılan, genellikle sert, kırılgan olan ve sıvıların muhafazasına imkân veren inorganik malzeme” olarak tanımlanıyor. Yani diğer sözcükler, örneğin elma, kitap, kum, deniz, bardak deyince gözümüzün önüne geldiği gibi biçimi olan bir nesne değil. Bir prosesin sonunda oluşan malzemenin ismi...
İlk camlar, herhalde volkan patlamalarında lavların ısısıyla kumların erimesi sonucu doğal olarak oluşmuş. İnsan yapımı olanlar ise M. Ö. 5 binlere kadar tarihleniyor.
Arkeolojik kazılarda bulunan ölü için akıtılan gözyaşlarının saklandığı, ölüyle beraber gömülen küçük gözyaşı şişeleri de camdan…
Suriye, Mısır, Kıbrıs, Rodos camın ilk üretildiği yerler. M. S. 330’larda cam ustaları Bizans’a yerleşiyorlar ve 590’lara........
© Ekonomim
visit website