menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çatalca’nın coğrafi işaretli Ormanlı pirincini duydunuz mu?

23 0
03.09.2025

İstanbul için, finans merkezi, ticaret merkezi, lojistik merkezi, kültür başkenti ve daha birçok tanımlama yapılır. İstanbul denilince nedense tarım akla gelmez.

Tarım ve gıda denildiğinde İstanbul’un “üretici” kimliği değil, “tüketici” kimliği öne çıkar. Resmi rakamlarla 16,6 milyon nüfuslu İstanbul, gerçekten de büyük bir tüketim merkezi. Anadolu’dan, Trakya’dan İstanbul’a her türlü tarım ve gıda ürünü taşınır. Büyük bölümü burada tüketilir. Hammadde olarak İstanbul’a getirilen ürünler burada işlenerek ülke genelinde tüketime arz edilir. İhracatı yapılır. Aynı zamanda dünyanın pek çok ülkesinden İstanbul’a gıda ve tarım ürünü ithal edilir.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken İstanbul’un yanı başındaki ilçelerde üretilen tarım ürünleri çoğu zaman görmezden gelinir. Gereken önemi ve değeri bulmaz. Her şeye rağmen İstanbul’da da çiftçiler var, üreten ve tarımı ayakta tutmaya çalışanlar var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarımsal üretimi desteklemek ve çiftçiyi ayakta tutmak için ciddi çaba gösteriyor. Fide, tohum, tarımsal girdi destekleri ile üretimin sürdürülebilmesi için çaba gösteriyor.

İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, merkezi hükümetin ayırdığı bütçe çerçevesinde bazı projeleri hayata geçirmek için çaba gösteriyor. Çiftçilere destek oluyor.

Kentin ihtiyacı olan tarım ürünlerinin en azından bir bölümünün kente yakın tarım alanlarında üretilmesi çok önemli. İstanbul’un ihtiyacı olan tarım ürünlerini ne kadar uzaktan tedarik ederseniz o kadar pahalıya gelir. Taşıma maliyeti, ürünün bozulması, telef olması riski daha çok artıyor.

Geçen hafta İstanbul’un tarım yapılan önemli merkezlerinden birisi Çatalca’daydım. Çatalca Belediyesi’nin düzenlediği 24. Erguvan Kültür ve Sanat Festivali’ne katılarak tarımı konuştuk.

İzmir’den Çatalca’ya gitmek, Taksim’den Çatalca’ya gitmekten çok daha kolay. İzmir’den uçağa bindikten 45 dakika sonra İstanbul Havalimanı’ndasınız. Uçaktan indikten yarım saat sonra Çatalca’dasınız. Trafik yok.

İstanbul trafiği gözümü o kadar korkutmuş ki, akşam 19.30’daki program için öğlen 12.00 uçağı ile İzmir’den İstanbul’a gittim. Oradan Çatalca’ya saat 14.00’te ulaştım.

Festival Kaleiçi mahallesindeki perşembe pazarının yapıldığı alanda. Pazar yeri ikiye bölünmüş. Yarısında festival katılımcıları ve etkinlikler yapılıyor. Diğer yarısında pazar var. Festival alanını kısa sürede gezince yan tarafta Perşembe pazarına gittim. Hem fiyatlara baktım hem de esnaf ve üreticilerle sohbet ettim.

Çatalca pazarında 28 Ağustos günü fiyatlar şöyleydi; domatesin kilosu 20-25 lira, kapya biber 35 lira, köy biberi 50 lira, bamya 150 - 170 lira, barbunya 150 lira, yerli boncuk taze fasulye 200 lira, ithal muz 85 lira, siyah incir 100 lira, şeftali 60 lira, üzüm 70-75 lira, demet maydanoz 10 lira. Limon eskisi 5 tane 100 lira. Tanesi 25 lira. Yeni hasat taze limonun kilosu 100 lira.

Bu fiyatları sosyal medyada da paylaşarak, “Sizin oralara göre ucuz mu, pahalı mı?” diye sordum. Türkiye’nin hemen her bölgesinden çok sayıda yanıt geldi. Ucuz bulanlar da var, pahalı bulanlar da. Bamya, limon ve fasulyeyi pahalı bulanlar oldu. Adana, Tokat, İzmir, İstanbul’un bazı semtlerinde fiyatlar hemen hemen aynı yanıtı geldi. Konya’ya göre incir ve şeftali ucuz. Piyasanın da nabzını tutmuş olduk.

Çatalca, 16,6 milyonluk pazarın hemen yanı başında. Çiftçinin ürünü kime satarım endişesinin olmaması beklenir. Fakat, üretim maliyetlerinin yüksek, ürün fiyatlarının düşük olması, kırsal........

© Ekonomim