menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hafif Tempo Zihin Koşusu: Kaçak Roman

13 0
04.10.2025

“Kendini aramak” felsefesi üzerine kurulu sayısız roman var edebiyatımızda. Hakeza dünya edebiyatında da öyle. Öyle sanıyorum ki hatırı sayılır bir kısmından geçmişimdir bunların. Pek çoğu dün gibi, kalanı ise yine o kadar değilse bile geçen ay gibi hatırımda hâlâ. Simyacı (Paulo Coelho) olsun, Siddhartha (Hermann Hesse) olsun, Yalnız Gezenin Düşleri (J. J. Rousseau) olsun… Birer öz hatıram gibi hâlâ oradadırlar, yani belleğimde. Sevdiğim, ilgi duyduğum, bir kapıldım mı kendisine doğru sürüklenmekten kendimi alamadığım bir temadır nitekim, “kendini aramak.” Şaire arayış olsun!

Onların peşinden bir “yapıt gibi yapıt”a daha rastladım ki geçenlerde, Türkçemize şenlik! Yazarı Tolga Gümüşay’ın on dördüncü kitabı olarak, daha çok yakın bir zaman önce, 2025 Mayıs’ında yayınlanan Kaçak Roman* adlı bu yapıtı, daha şimdiden, o bahsini ettiğim romanların arasında önemli bir yer tutacağa benziyor. Üstelik bir özelliğiyle öne bile çıkıyor yine onların arasında, çünkü ana kahramanı kendini yürüyerek yahut bir odaya kapatarak vs. değil ezberleri bozacak bir şekilde koşarak arıyor.

Niçin saklayayım, daha ilk sayfalarından itibaren başkalarına önerirken buldum kendimi bu kitabı. Çünkü bir hayli farklı ve bir o kadar da güzel olduğunu daha ilk metresinden belli eden bir kumaş (“bir koşu yolu” mu demeliydim acaba?) duruyordu önümde, görülüyordu. Gerçekten de okurken okurken romandaki o kalabalığa karışıp ben de onlarla birlikte koşar, ben de kendimi arar, ben de sorgular olmuştum. Nereye varacağıma dair sürekli bir soru işaretiyle hem de…

Roman boyunca “tıpkı karabataklar gibi” (Romanın en önemli kahramanlarından biri bir karabataktır nitekim.) bir belirip bir kaybolan ama daima orada olduğu bilinen bu soru işaretleri, bazen bizzat sorularla bazen de dolaylı yoldan mekânlarla yaratılmış. Sorular bir felsefe okulunun bir yıllık müfredatına yetesi güçlerde sorulurken mekânlar ise İstanbul’un........

© Edebiyat Burada