Yeni deprem, eski zihniyet ve sürdürülebilir şehirler
Sürdürülebilirlik, sadece doğayı korumak ya da karbon ayak izini azaltmak anlamına gelmiyor; aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin, afetlere dayanıklı, yaşanabilir ve dirençli şehirler inşa etmesi anlamına da geliyor.
Çünkü sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesi için bu şart. Bu nedenle deprem gerçeğiyle yaşayan ülkelerde, sürdürülebilir şehircilik yaklaşımları hayat kurtaran bir gereklilik haline geliyor. Bu bağlamda, deprem ve sürdürülebilir şehirler arasındaki ilişkiyi anlamak, geleceği daha sağlam kurmanın ön şartı.
Geçtiğimiz günlerde Marmara Denizi’nde yaşanan sarsıntı, şehirlerin deprem karşısında nasıl bir yapıya sahip olması gerektiğini bir kez daha gündeme taşıdı. Dikkatler, doğal olarak hemen Türkiye ekonomisin taşıyıcı kolonu olan İstanbul’a çevrildi. Deprem, İstanbul ile ilgili kentsel planlamadaki eksiklikleri bir kez daha gözler önüne serdi.
Her yeni felaketten sonra kısa süreli bir bilinçlenme yaşanıyor ve sonrasında eski alışkanlıklarımıza geri dönüyoruz. Bu topraklarda yaşamak, depremin kaçınılmaz olduğunu bilmeyi gerektiriyor. Kentsel dönüşüm kavramı bugün, yalnızca eski binaların rant amaçlı yenilenmesiyle sınırlı kalmamalı. Sürdürülebilir şehircilik........
© Dünya
