menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

40 Yıllık Ağıt; Silahlar Sussun!. Analar Ağlamasın...

27 0
26.08.2025

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nu takip etmeye devam ediyoruz: Komisyonun 4. ve 5. toplantısında davet edilen Diyarbakır Anneleri, Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri dinlendi.

Diyarbakır Anneleri ve Cumartesi Annelerini temsilen konuşanların bağrı yanıktı. Kimi evladını kimi babasını kayıp vermişti. Ama Barış Annelerinin, PKK’nın marksist ideolojik temsilcilerinden farksız konuşmaları “Analar ağlamasın” söyleminin çok uzağında duruyor gibiydi.

Ancak Barış Anneleri’nin, Türkçe konuşabilseler de kendilerini daha iyi ifade edeceklerini belirttikleri ana dilleri olan Kürtçe konuşmalarına hem de Milletin Meclisi olan bir yerde müsade edilmemesi ülkemiz için büyük bir ayıp… Her alanda gelişen Türkiye'nin insani haklar noktasında böylesi bir geri kalmışlıkta diretilmesine üzülüyor insan..

Dün 954. Zafer yıldönümünü idrak ettiğimiz Malazgirt’ten Çanakkale’ye tarihin her safhasında düşmana karşı her daim Türk-Kürt ırk ayırımı yapmadan İslam üst kimliği üzerinden ülkeyi savunan bu kardeşliğin bugün yaralı halde durmasının müsebbibinin Kemalist ırkçı zihniyet olduğu ve çerçevesi dış güçlerle belirlenip darbecilerce yazılmış anayasanın hala değiştirilememiş olmasından kaynaklandığını bir kez daha ifade etmekte yarar var.

Öz çocuklarının yaşadıkları sıkıntıları birer cümleyle anlatan Barış Anneleri’nden üç temsilci kadının da konuyu dönüp dolaştırıp her seferinde “Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılmalıdır. Serbest bırakılmalıdır. Gelip mecliste siyaset yapmalıdır.” sözleriyle örgüte bağlılıkları ve Apo’yu adeta takdis etmeleri hayret vericiydi.

Bu kadınların Öcalan'ın salıverilmesini istemeleri normaldir, hatta Meclis’te siyaset yapması gerektiğini savunmaları dahi anlaşılabilir.. Ancak Öcalan'ın, PKK'nn, Kürt halkının temsilcisi olduğu şeklindeki iddiaları kabul edilebilir değil..

Cumartesi Anneleri’ni temsilen konuşan Besna Tosun ise tüm konuşması boyunca yaşadıkları zulümleri ağlayan gözler ve titreyen sözlerini salonda birçok milletvekili gibi gözyaşları içerisinde dinledik.. Besna hanım kimdir, inancı nedir bilmiyorum.. Bildiğim; kişi mazlumsa eğer, dini ve dili sorulmaz..

Malum şahısların “Beyaz Toros”larla işledikleri cürümlerin merkezi Güneydoğu illeri olsa da Besna Tosun’un babasını 95’te İstanbul Avcılar’dan alıp götürmüşler. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen hala ne izine ne de cesedine dair bir bulgu yok. O zamanlar 11 yaşında olduğunu ifade eden Besna, ailesinin yaşadığı zulmün babasıyla sınırlı olmadığını gözyaşları içerisinde anlattı komisyon üyelerine..

Babasının kaçırılmasından iki yıl önce de 1993’te Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bir köyde imam olan dedesi, JİTEM tarafından evinin yakılmasına karşı çıktığı için evinin içerisinde namaz üzerindeyken kurşunlanarak katledilmiş..

Besna ve ailesinin yaşadıkları acı kor’un, bir dönem binlerce insanın evine düşen ateşle aynı olduğunu, bu ülke insanlarının dilini, kültürünü değiştirdikleri, kutsallarına el uzattıkları, alimlerini asarak on binlerce kürd’ü çoluk çocuk demeden katleden tek parti iktidarının kirli katil zihniyetinin ürünü olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Ve bu kirli zihniyetin doğurduğu PKK’nın 90’larda köylere inerek halktan zorla erzak topladığı, genç kızlar ve erkeklerini dağa kaldırdığı.. Ardından askerin gelerek neden PKK’ya yardım ettiklerini ve gençlerini dağa gönderdiklerini belirttikleri iki arada kalan köylüleri şehirlere sürdükleri, köylerini yaktıkları zulüm dönemlerdi.

Bugün o günlerin tüm izleri silinmeye çalışılıyor. Kapatılan köyler ve meralar tekrar sahiplerinin yerleşebilecekleri güvenli alanlara dönüştürülüyor. PKK’nın silah bırakma girişimi de eğer ki farklı bir arka planı yoksa barışa giden bu süreci nihayete erdirecek inşallah.

Gelinen aşama itibariyle Besna gibi babası, eşi, kardeşi, çocuğu kayıp bireysel olaylarla birlikte toplumsal bir travmaya dönüşen Dersim, Zilan katliamları, Şeyh Said, İskilipli Atıf hoca ve daha birçok alim için devlet özür dilemeli. Failleri, mezar yerleri açıklanmalı, yargılanmalı ve tüm hakları iade edilmelidir.

Komisyona etki eden bir........

© Doğruhaber