Avrupa, kutup olabilir mi?
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, Zeleneski’nin Beyaz Saray ziyareti sırasında gördüğü muamele ile yeni bir boyuta vardı.
Zeleneski’nin Trump ve yardımcılarına karşılık vermesi, ardından Avrupa ülkelerince kabul görmesi, Avrupa’nın ABD karşısında kutup olabileceği yönünde bir umut oluşturdu. Bu umut, ne kadar gerçekçi?
Rusya ile Batı arasındaki çekişmelerin geçmişi yüzyıllarla ifade edilebilir. Bu uzun geçmişte ne Batı, Rusya’yı hegemonyasına alabildi ne de Rusya, Avrupa’yı işgal edebildi.
Avrupa ülkeleri, Napolyon’un 1812’deki Moskova seferi ve II. Dünya Savaşı’nda Nazi ordusunun Rusya’yı tehdit etmesi bir yana bırakılırsa Rusya’yı tehdit bile edemediler. Rusya da her ne kadar II. Dünya Savaşı’ndan sonra Doğu Avrupa’yı istila etmişse de hiçbir zaman Batı Avrupa’ya hükmedemedi.
Rusların hep sıcak denizlere inme hayalinden söz edilir oysa ondan büyük hayali, bütün Avrupa’ya hükmetmektir. Ama bu karşılıklıdır. Zira Avrupalılar da Rusya’ya hükmetme hayalindeler. Kimi zaman ertelenmiş olsa da her zaman bir strateji olma potansiyeline sahip bu karşılıklı hayal, Rusya ile Batı arasında sürekli bir rekabet ve düşmanlık oluşturmuştur.
Komünizmin iflası ile Batı, Rusya’ya hükmetme hayalini neredeyse gerçekleştirecek iken Rus derin yapısının Boris Yeltsin, ardından Putin başkanlığında direnişe geçmesi, bu hayali yine havada bıraktı. Putin, Rusya’yı toparlar toparlamaz, eski alışkanlıklar üzere Batı’ya doğru açılmaya başladı ve öteden beri devlet olma yönünde zorluklar yaşayan Ukrayna’yı istila hayaline kapıldı. Buna karşı Ukrayna, Batı’nın desteğiyle direnişe geçince ortaya bugünkü manzara çıktı.
Batı’nın çok yönlü desteği, Ukrayna’yı ayakta tutarken onun Rus kuvvetlerini bertaraf etmesine yetmedi. Avrupa ülkeleri, Ukrayna’dan sonra sıranın kendilerine gelebileceği endişesiyle bir yandan Ukrayna için seferber oldu, diğer yandan ABD ile ilişkileri iyi tutmanın yollarını arayıp ABD’ye sığındı. İşi ABD’ye düşenin ise hâli yamandır!
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika tarafından kasıtla Rus ayısının önüne atılan Avrupa; Rusya’nın Ukrayna’yı istilası ile kötü rüyalar görmeye başladı. Avrupa ülkeleri, ABD desteği söz konusu olmadan Rusya karşısında sadece savunmasız değiller, aynı zamanda doğalgaz gibi enerji kaynakları konusunda da Rusya’ya bağımlılar.
Batı Avrupa II. Dünya Savaşı’nda ABD desteği olmadan Nazi Almanya’sına karşı duramamış. Savaştan sonra ise bir daha Rusya ile baş edecek kadar toparlanamamış ya da ABD tarafından toparlanmasına izin verilmemiştir.
Batı Avrupa; İngiltere, Fransa ve Almanya buluşması olmadan ittifakını yakalayamıyor. Ne var ki İngiltere ve Fransa tam uyumlu olmadığı gibi, iki ülkenin Almanya’da bitmeyen bir hesaplaşması da var.
İlâhî kanundur: Parçalı olanlar, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar birlikle olanlara karşı yenilirler. Bu doğrultuda parçalı bir Batı Avrupa, Rus birliği karşısında ABD birliğine muhtaçtır.
Batı Avrupa’nın II. Dünya Savaşı sonrasında savunmasını NATO’ya bırakması doğrudan burayla ilgilidir. Ne var ki Batı Avrupa ülkelerinin savunmalarını NATO’ya bırakması aynı zamanda onların devlet olma onurlarını da ayaklar altına almıştır.
Fransa, zaman zaman askeri sahada, Almanya ise ekonomik sahada ABD’ye kafa tutarak NATO tahakkümünden kurtulmaya çalışmıştır. Lâkin savaştan sonra İngiltere ve ABD arasında oluşan ilişki, Batı Avrupa’da Rusya ile baş edecek bir Avrupa ittifakının oluşmasını engellemektedir.
Trump, bu gerçeklikle Batı Avrupa’nın üzerine varıp onurunu ayaklar altına aldığı gibi, Rusya da II. Dünya Savaşı tecrübesiyle ABD için Avrupa’daki işlerin pazarlığa açık olduğunu kavramıştır.
Rusya’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’ye verdiği en büyük ödün ise ABD’nin Filistin’de israil eyaletine sahip olmasıdır. siyonist yapı, Filistin’de ABD’ye bağlı ve Rusya’nın dolaylı himayesinde oluşmuştur. Bu yönüyle ABD-Rusya........
© Doğruhaber
