menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Terörsüz Türkiye, PKK’nın tasfiyesi ve Şam-SDG anlaşması

14 0
25.03.2025

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, 7 Ekim Aksa Tufanı saldırısı, İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar ve akabinde bu saldırıları Lübnan, Suriye, İran ve Yemen’e yayması, katliamalar, soykırımlar, NATO’nun genişlemesi, Güney Afrika’nın Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açtığı soykırım davası, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Gallant hakkında verdiği tutuklama kararı, Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi…

Bunlar kısa bir süre içerisinde Türkiye’nin çevresinde gerçekleşen bölgesel ve küresel olayların sadece bir kısmı. Hepsinin de doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’ye etkisi olmuş veya yakın zamanda olması muhtemel. Tarihin normal akışına göre belki de 100 yılda yaşanacak şeyleri bu kadar kısa bir süreye sıkıştırmış durumdayız.

Bu olaylar öylesine etkili ki Türkiye’nin bunlara kayıtsız kalması imkânsız gibi. Tarih akıyor, değişim yaşanıyor ve taşlar yerinden oynuyor. Doğal olarak Türkiye’nin de bu kapsamda kendi adına bazı değişimler yaşaması, biriken meselelerini çözmek için adım atması kaçınılmaz hâle geliyor. Zaten bunları çözmezseniz bu çark sizi de yutacak ve tarihin tozlu sayfalarındaki yerinizi alacaksınız.

İşte bu şiarla başlamadı mı “terörsüz Türkiye” söylemi?

Yani siz kırk yıllık terör sorununu çözmezseniz kimse sizin adınıza çözmeyecek ve sizi rahatlatmayacak. Hele de çevreniz bugünkü gibi ateş çemberine dönmüşse.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM’nin açılışında DEM Parti’nin eş başkanlarının ve grup başkan vekillerinin elini sıktığında, belki de hiçbirimiz sürecin buraya evrileceğini tahmin edememiştik. Ama Bahçeli, takip eden grup toplantısında “Teröristbaşı Öcalan’ın tecridi kaldırılsın, Meclis’e gelip terörün bittiğini ve PKK’nın silah bıraktığını açıklasın.” dediğinde de işin ciddiyetini fark etmiştik.

Öyle ya, Bahçeli gibi tecrübeli bir siyasetçi bu sözleri boşuna sarf etmiyordu. Ancak hepimizin tereddütleri olduğu da muhakkaktı. Zira bir önceki açılım süreci çok kötü bitmiş, bütün emekler zail olmuştu. Dolayısıyla aynı şeyi yaşamaya kimsenin gücü de niyeti de yoktu.

Zaten öyle olmayacağı kısa sürede anlaşıldı. Keza bu, devlet ile terör örgütü PKK arasında bir pazarlık değildi. Aksine DEM’e siyasal bir parti olarak terörden arınma ve kendini ispat etme fırsatının tanınmasıydı. Bunun için DEM’in teröristbaşı ile görüşerek; amasız, fakatsız, şartsız ve koşulsuz olarak PKK’nın tasfiye edilmesini sağlaması bekleniyor ve bu sayede Türkiye’nin terör belasından kurtularak hak ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşması hedefleniyordu.

Bu arada Trump dünyadaki savaşları bitirme........

© Diriliş Postası