menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ermeni Taşnak işbirlikçisi Hoybun Cemiyeti ve modern isyanlarda Yeni Bedirhaniler kimlerdir?

39 30
thursday

Botan Beyliği'nin son hakimi olan Emir Bedirhan, yalnızca Osmanlı’ya karşı bir aşiret isyanı başlatan bir Kürt lider değil; aynı zamanda bugünkü bölgesel Kürt milliyetçiliğinin ve ayrılıkçı hareketlerin tarihsel arketipi olarak kabul edilebilir. 1835’teHakimê Kurdistan” unvanıyla anılan Bedirhan Bey, Cizre merkezli yarı bağımsız bir yönetim inşa etti, adına hutbeler okutuldu, para bastırıldı, barut üretimi için fabrikalar kuruldu ve hatta Avrupa’ya öğrenci gönderilerek teknik bir elit sınıf yetiştirilmeye çalışıldı. Osmanlı’ya başkaldırısı 1847’de Ewrex Kalesi’nde nihayet buldu ve sürgünle sonlandı. Ancak bu yenilgi, aile tarihinin sonu değil, Kürt isyanları silsilesinin başlangıcı oldu.

Emir Bedirhan’ın 42 çocuğundan türeyen geniş aile yapısı, yalnızca Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet dönemine kadar olan süreçte değil, günümüzde bile farklı ideolojik, etnik ve mezhepsel kodları yeniden üreten bir toplumsal katman inşa etti. Aile, kimi zaman milliyetçi, kimi zaman aristokrat, kimi zaman da kozmopolit ve Sabetaycı geleneklerle harmanlanmış bir elit sınıf olarak karşımıza çıktı.

Bu soy hattının Ezîzan kökenli olduğu, Selanik Dönmeleri ile evlilik bağı kurduğu ve hatta İbrani asıllı olduğu iddiaları, sadece antropolojik bir tartışmanın değil; istihbarat, mezhep ve etnik aidiyet eksenli çok daha derin bir kırılmanın da ipuçlarını sunmaktadır. Osmanlı arşivlerinde yer alan belgelerden Haham Benjamin Tudela’nın notlarına, oradan da modern İsrail devletinin Kürt Yahudilerine dair politikalarına uzanan bir çizgi bu bağlamda dikkatle incelenmelidir.

Bedirhan Bey’in torunları olan Celadet Ali, Kamuran Ali ve Süreyya Bedirhan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda Kürtçülüğün fikrî ve siyasi altyapısını inşa eden figürlerdir. Celadet Ali Bedirhan, Hoybun adlı örgütün kurucusudur ve Ermeni Taşnaklarla iş birliği yapmıştır. Kardeşi Kamuran Ali Bedirhan, İsrail ve İngiliz istihbarat servisleriyle kurduğu bağlar üzerinden Ortadoğu’da bir Kürt devleti fikrini uluslararası diplomasi masalarına taşımıştır.

Hoybun Cemiyeti (Kürtçe: Xoybûn, anlamı: “kendi olmak” ya da “bağımsızlık”) 5 Ekim 1927 tarihinde Lübnan’ın Bihamdun kasabasında kurulmuştur. Bu cemiyet, dönemin Osmanlı sonrası Kürt milliyetçiliğinin sürgündeki en güçlü temsil organlarından biri olarak kabul edilir. Hoybun Cemiyeti’nin kurucuları arasında Celadet, Kamuran ve Süreyya Bedirxan kardeşler; Memduh Selim, Mehmet Şükrü Sekban, Haco Ağa, Emin Rıza gibi tanınmış Kürt aydın ve liderler yer almaktadır. Cemiyet aynı zamanda, Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) ile ittifak kurarak Kürt-Ermeni iş birliğini kurumsallaştırma yönünde adımlar atmıştır. Cemiyetin temel hedefi, bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı. Bu doğrultuda laik, seküler ve cumhuriyetçi bir anlayış benimsenmiş, dini referanslardan ziyade etnik ve ulusal kimlik öne çıkarılmıştır.

-1927'de Lübnan'daki Hoybun Kongresi

Hoybun Cemiyeti, siyasi ve askeri olmak üzere iki temel yapı üzerinden organize edilmiştir. Siyasi kanadı Şam merkezli faaliyet yürütürken; askeri kanadı, özellikle Türkiye sınırları içerisinde yürütülecek silahlı mücadeleyi planlamış ve yönetmiştir. Askeri yapının başına İhsan Nuri Paşa getirilmiş ve bu yapı, özellikle Ağrı Dağı etrafındaki isyanlarda önemli bir rol oynamıştır. Hoybun’un doğrudan desteklediği ve yönettiği en önemli olaylardan biri, 19271931 yılları arasında yaşanan Ağrı İsyanları’dır.

İsyancılar, Ağrı Dağı civarında fiilen bir Kürt yönetimi kurarak “Ağrı Kürt Cumhuriyeti”ni ilan etmiştir. Ancak bu yapı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 1930-1931 yıllarında bastırılmıştır. Hoybun Cemiyeti’nin yayın organı, Agirî adlı gazete olmuştur. Bu yayın hem diaspora Kürtlerine hem de uluslararası kamuoyuna Kürt meselesini anlatmak için kullanılmıştır. Aynı zamanda entelektüel anlamda bir Kürt kimliği inşasına katkı sunmuştur.

Cemiyet, özellikle Suriye, Lübnan, Ermenistan ve Avrupa’daki Kürt diasporası üzerinden güçlü bir organizasyon kurmuştur. Fransa ve İngiltere gibi dönemin mandacı güçleriyle temaslar sağlanmış, bazı durumlarda bu güçlerden dolaylı destek alınmıştır. Hoybun, Kürt meselesini uluslararası alana taşımak için Ermeni diasporasıyla stratejik iş birlikleri kurmuştur. Hoybun Cemiyeti'nin etkin faaliyetleri 1946 yılına kadar sürmüştür. II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni dünya düzeni ve Orta Doğu’daki devletleşme süreçleri nedeniyle cemiyetin etkisi azalmış ve zamanla dağılmıştır. Ancak mirası, Kürt milliyetçiliğinin temel taşlarından biri olarak kabul edilir.

Kamuran Bedirhan’ın İsrail Dışişleri Bakanlığı, Mossad ve Amerikan istihbaratı ile kurduğu ilişkiler, Kürt meselesinin bölgesel bir etnik sorun değil, küresel istihbarat denklemine eklemlenmiş stratejik bir unsur haline geldiğini göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında, 1960’lardan itibaren İsrail-Kürt ilişkilerinin başlatıcısı olan kişi Kamuran Bedirhan’dır. Mossad, Meir Amit döneminde Kürt kartını, Arap rejimlerine karşı bir vekil savaş aygıtı olarak konumlandırmıştır.

PKK gibi yapılar, silahlı direniş ile alan kazanamazken, bu ailelere ait soy hatları bugün Avrupa başkentlerinde, Washington’daki düşünce kuruluşlarında ve uluslararası kurumlarda Kürt meselesini “azınlık hakları” kılıfı içinde yeniden formatlayarak sunmaktadır. Artık "isyan" sadece dağlarda değil, diplomaside, akademide ve kültürel ajandada sahne almaktadır.

Türkiye bugün, PKK’nın tasfiye sürecine girdiği bir eşikte, “Terörsüz Türkiye” vizyonuna odaklanmış durumda. Ancak bu stratejik hedef, sadece silahlı grupların etkisizleştirilmesiyle değil, aynı zamanda etnopolitik manipülasyon araçlarının deşifre edilmesiyle mümkün olacaktır. Yeni Berdirhaniler’in jeopolitik hafızası, bölgesel ayrılıkçılık ile küresel istihbarat arasında kurulan bağlantının tarihsel izini sürmemize olanak tanır.

Burada kritik mesele şudur: PKK’nın ya da onun yerini alacak benzer bir yapının kültürel elitler, diaspora kurumları, uluslararası STK’lar eliyle yeniden üretilecek olmasıdır. Türkiye, bu tehdidi sadece terörle mücadele yasalarıyla değil, tarihsel-sosyolojik bir farkındalıkla, aile hafızası ve elit soy kütüklerini deşifre ederek bertaraf edebilir.

Bedirhani ailesi, sadece bir aşiretin yükseliş ve düşüş öyküsü değildir. Aynı zamanda........

© Dikgazete.com