Evrim Deniz'in evrimi
MUSTAFA ALP DAĞISTANLI
Evrim Deniz’in bir röportajını kendimce edit edip yayınlamıştım Eylül 2023’te. Metinde kusurlar bulmuştum ama Evrim Deniz’in konu seçimi dikkatimi çekmişti, hoşuma gitmişti; gündelik insan hikayeleriyle bir dünya betimlemeye çalışıyordu ya da bana öyle gelmişti.
Evrim Deniz, X’te şöyle karşılamıştı eleştirimi:
Öncelikle neden bilmem bunu okumak hoşuma gitti. @MAlpDagistanli yaptığınız öneri ve eleştiriler için de teşekkür ederim. Bu işe 5 ay önce başladım. Daha iyisini yapabilmek için bu tür eleştiriler ve yazılar çoğalsa keşke 🙂
Evrim Aralık 2023’te yayınlanmış bir yazısını daha gönderdi bana, bakayım diye. O yazı da aynı karakterdeydi. Düzeltip, değiştirip, uyarılar koyup gönderdim. Bir de şu notu yazdım:
Böyle bir konuyu Sur’da başkalarıyla da konuşup, örnekleri, konuşanları çoğaltmak çok daha iyi bence. Ama sen böyle esnaf ziyaretleri/sohbetleri üstünden bir dizi yapıyor gibisin belki, olur o zaman…
Yazarın zırt pırt kendini ortaya koyması berbat bir şeydir, ama gerektiği yerde girse iyi de olur. Bu metinde şart değil gibi, ama sen de oradasın ve bu insanları, en azından Melike’yi tanıdığını anlıyoruz, “Benden iyi bilir” diyorsun. Bu durumda diyaloga birkaç soruyla katılabilirsin tabii. Yoksul Evler’de böyle birçok örnek var. Bazı notlar koydum metne, göreceksin. (21 Aralık 2023)
Evrim altı ay sonra bir yazısına daha bakmamı istedi. O yazıyı da editleyip gönderdim; bir de şu notu:
Konu çok iyi, çok iyi yakalamışsın, yazmaya değer bulmakla da çok iyi etmişsin ama yazıda ve kurguda sorunlar var. N’olursun güzel/iyi yazılmış metinler oku, nasıl yazdıklarına, kurgularına, cümleyi nasıl kurduklarına, kelimelerine dikkat et, ne yaptıklarını anlamaya çalış. Senin yazıların bu insanların yazılarına benziyor mu benzemiyor mu diye düşün, niye benzemediğini düşün, benzemesi için ne yapmak gerektiğini düşün.
Sonuç olarak kendi sesini bulmalısın, ortalıkta dolaşan haberlerin dili senin sesin, dilin değil, haber de yazsan, şiir de yazsan kendi sesini bulmalısın. Yılma, bezme ama şu aşağıdakileri oku, güzel yazılmış metin oku, en iyi öğretici iyi örnektir. Bunların dışında okuyup beğendiğin yazıları gönder bana, hiç olmazsa bir ikisini, yani şurada burada gördüğün.
Taklit öğrenmenin ilk yollarından biridir, hep taklitte kalırsan kötü tabii. İyi bir çalışmayı taklit etmeye çalış. Sait Faik nasıl konuşturuyor mesela insanları, ona odaklan. Mesela…
Neyse, çok kafa ütüledim, şu aşağıdakilerden birini seçip okumaya başla, hepsini okumak istemeyebilirsin tabii ama bir başlayıver:
Yaşar Kemal’in röportajları – Bu Diyar Baştanbaşa
Sait Faik’in röportajları – Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı
Ahmet Haşim – Frankfurt Seyahatnemesi
Melih Cevdet Anday – Anadolu’da ve Sosyalist Ülkelerde
Mina Urgan – Bir Dinozorun Anıları
Haldun Taner – Düşsem Yollara Yollara
Salah Birsel’den ne bulursan, mesela Kurutulmuş Felsefe Bahçesi, Kuşları Örtünmek
Refik Erduran – Gülerek/Gençlik Anıları
Reşat Nuri Güntekin – Anadolu Notları
Cemal Süreya – Şapkam Dolu Çiçekle
Sabahattin Ali – Marko Paşa Yazıları
Çetin Altan – Al İşte İstanbul
Nurullah Ataç
Refik Halid Karay – mesela Bir Ömür Boyunca
Aziz Nesin – Bir Sürgünün Anıları
(1 Haziran 2024)
Asıl olarak geniş anlamda röportaj işleriyle o kategoriye komşu gezi ve anı kitaplarını içeren bu çok kaba listeye kuşkusuz başkaları da eklenebilir, eklenmelidir. İlk aklıma gelen birkaçını sayayım:
Falih Rıfkı Atay – Zeytindağı
Adnan Veli – Mapushane Çeşmesi
Orhan Kemal – Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl
Refik Halid’in Kır Yıl Evel Kırk Yıl Sonra‘sı var tabii. Dili çok güzel tabii, ama bu kitabın gazetecilik, röportaj bakımından çek temel bir kusuru var: Neredeyse hiç insan yok. Yazarımız karısıyla birlikte Anadolu’yu dolaşıyor, hatta önce otomobille çıkıyorlar yola, sonra bunun doğru olmadığını, halkla ilişki kurmaya, insanları gözlemeye uygun olmadığını anlayıp otobüsle yolculuk ediyorlar, ama bir iki minik örnek dışında insanlar konuşmuyor, hep Refik Halid anlatıyor. Kendini çok önemsediğini gösteren anlatımlarla da karşılaşıyoruz yer yer, efendim bilmemnereye gitmiş de önemli kişiler tarafından nasıl karşılanmış falan…
Evrim bu kitapların birçoğunu okumuş olduğunu ama gene okuması gerektiğini söyledi.
Sonra 2025 Şubat sonunda bir yazısını daha gönderdi: Yeliz’in evi. Onu da edit edip şu notla gönderdim:
Evrim, fena değil, kafa yorduğunu, özendiğini anlıyorum, görüyorum. Birkaç not koydum, göreceksin, ama asıl sorunu şu metnin: Gitmiş bir insanla konuşmuşsun, dinlemişsin onu, ama en sondaki minik şey hariç kadın hiç konuşmuyor. “….” diyen Yeliz, deyince onu konuşturmuş olmazsın.
Böyle metinlerde diyalog çok önemli. Sen diyalogları alıntıya çevirerek yazmışsın, haber metinlerindeki gibi. Değerliyi değersizleştirmişsin. Diyalog alıntıdan her zaman daha değerlidir, canlıdır,........© Diken
