Moby Dick'i Sabahattin Eyüboğlu ile Mîna Urgan öldürmüş
Bu yazı ilk kez Şubat 2019’da 5Ne1Kim? blogunda yayınlanmıştı. ‘Dili Seven Dikenine Katlanmaz’ dizisi içinde yayınlanması gerektiğini düşündüm. Daha önce okumuş olanlar affede.
Şubat ortasında, Deniz Memelileri Araştırma Derneği’nin Akdeniz’deki bilimsel gezisine katılacaktım, ispermeçet balinası gözlemleyecektik, başka birkaç türün yanısıra. Herman Melville (1819-1891), Kaptan Ahab, Pequod’un mürettebatı okyanuslarda fink atmıştı ispermeçet balinası avlamak için, biz sadece gözlemleyecektik, burnumun dibine kadar gelen bu fırsatı kaçıramazdım.
Moby Dick de bir ispermeçet balinasıydı. Bunca yıl okumamış olmanın utancı içinde, geziden önce romanı hızla bitireyim dedim. Yapı Kredi Yayınları Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nden çıkan Moby Dick’i aldım. Ne göreyim, iki güzide aydınımız, Kaptan Ahab’ın yapamadığını becermiş, Moby Dick’i öldürmüş, Herman Melville’i de katletmişti.
Melville’in bu klasik eseri Türkçede ilk kez 1964’te yine Sabahattin Eyüboğlu ve Mîna Urgan çevirisiyle yayınlanmış. O gün bugündür de bu çeviriden okunuyor Moby Dick. Yapı Kredi Yayınları 11’inci baskıyı yapmış. Daha önce başka yayınevleri de – mesela Cem Yayınevi, internetten saptayabildiğim kadarıyla en az dört kere – basmış. Hiçbir yayıncının, editörün aklına çeviriyi kontrol etmek gelmemiş.
Benim aklıma nasıl geldi peki? Kitabı okuyacağımı duyunca, kardeşim Burak, “O çevirinin daha en başında hata var” diye uyardı.
Roman bir teşekkür sayfasından sonra şu başlık ve altbaşlıkla başlıyor:
ETYMOLOGY
(Supplied by a late consumptive usher to a grammar school.)
Türkçeye şöyle çevrilmiş:
BALİNA SÖZCÜĞÜNÜN KAYNAKLARI
(Bu derlemeyi bir ortaokulda mubassırlık eden veremli bir delikanlı yapmıştır.)
Parantez içindeki cümleyi böyle çevirmek pek doğru değil, zaten ikinci bölümde aynı kalıplı ifadeyi bu kez şöyle çevirmişler:
(Bir kitaplıkta çalışan önemsiz bir memurun derlemeleri)
Fakat Burak’ın sorun ettiği ilk parantezde çevirinin kalitesinden daha hayati bir eksiklik, yanlışlık var. İngilizcesi bu veremlinin ölmüş olduğunu söylüyor, ‘late/merhum’ diyor. Basit bir dikkatsizlik, dalgınlık olabilirdi bu hata tabii, ama çeviri daha ilk cümlede dalgınlıkla başlarsa sonu nice olur? Olsun, ben çevirmenlerimize güveniyordum, okumaya çoktan başlamıştım, üstelik bayağı yavaş okuyan biri olduğum için Türkçeden devam ettim. Ama Burak’tan da kitabın İngilizcesini istedim.
Çevirinin dili akıcıydı aslında, bir iki minik kılçığa rağmen güzeldi. Kitabın ortalarına yaklaşmıştım ki 50’nci bölümün ilk paragrafı bir takoz, daha doğrusu bir hendek gibi önüme çıktı, bir eksik vardı:
“Aklın eriyor mu buna, Flask?” dedi Stubb. “Benim bacağım olsa, zor binerdim sandala. Binsem de, ancak su deliğini tahta bacağımla tıkamak için binerdim. Yaman adamdır bu bizim moruk!”
Bir bacağı tahta olan kaptanları Ahab’tan bahsediyorlardı. “Benim tek bacağım olsa…” demesi gerekiyordu Stubb’ın. Hiçbir üçüncü kaptan, hiçbir tayfa kendi kaptanının bacak sayısı konusunda yanılamazdı bence. Onların arasından çıkan Melville de yanılamazdı; bir bakayım, o ne yazmış, dedim. Şöyle yazmış:
“Who would have thought it, Flask!” cried Stubb; “If I had but one leg you would not catch me in a boat, unless maybe to stop the plug-hole with my timber toe. Oh! he’s a wonderful old man!“
Melville beni yanıltmamıştı! Fakat, en uygun çeviri olup olmadığını yine geçtim, başka sorunlar da vardı, Melville’in iki cümleden oluşan bu kısacık paragrafı dört cümleye bölünmüştü. Bütün kitabı, hatta sadece 50’nci bölümü bile satır satır didiklemedim, ama gördüklerim ünlü çevirmenlerimizin çeviri mantığını ele veriyordu: Melville’in ne dediğini çevirmemiş, ne demek istediğini yazmışlardı, bunu da her zaman tutturamamışlardı, kimi durumda ise Melville’in ne dediğinin bile önemi yoktu, çevirmenlerin ne anladığı önemliydi, bazı yerler de zaten önemli değildi, çevrilmemişti. Dolayısıyla, Eyüboğlu-Urgan Moby Dick’i bir Melville metni değil.
Sizi çeviri sorunlarıyla yormayayım, aritmetikle anlatayım durumu. Melville sık sık uzun cümleler kuruyor, bunların bazıları çetrefil, üstelik bazı kısa cümleleri de alengirli. Çevirmenlerimiz, ellerinde satır, Melville’in uzun cümlelerini bir balinayı zıpkınlar, hatta canlı canlı parçalar gibi parçalamış. Yine 50’nci bölümden bir örnek vereyim:
“Avının az çok tehlikesiz anlarında…” diye başlayan 25 satırlık paragraf 11 cümleden oluşuyor. Orijinali ise 39 satır ve altı cümleden oluşuyor; üstelik, bu cümlelerden ilki dokuz satır, dördüncüsü ise 21 satır. Anlayacağınız, cümleleri parçaladıkları yetmiyormuş gibi, metni eksiltmişler de. Bu bölümün son paragrafını da eksiltmişler.
Hadi bunlar çok uzun cümlelerdi, harcayacakları çaba Melville’in hak ettiği saygı karşısında fazlaydı, üşendiler, Türkçe okuru için o kadar da uğraşmaya değmeyeceğini düşündüler; ama basit cümleler de var atladıkları, dalgınlıkla çevirmedikleri. 89’uncu bölümün sondan bir önceki şu cümlesini çevirmemişler mesela: “What is the great globe itself but a Loose-Fish?”
65’inci bölümün başlığı yanlış çevrilmiş,........
© Diken
