menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Darp etmek' gazetecilik için teslim bayrağıdır

7 0
13.07.2025

mustdagistanli@gmail.com

Medyanın bozup çürüttüğü, çarpıttığı şeylerin başında dil gelir – hele Türkçe medyanın. Siyasi meşrebinize göre muhalif ya da yandaş medyanın haberleri çarpıttığını düşünebilirsiniz, ama emin olun ki dili çarpıtma konusunda muhalif-yandaş ayrımı söz konusu değil; hepsi kötü, çirkin, yanlış, iğrenç, yapay bir dil üretip duruyor.

Hiç şöyle bir konuşmaya tanık oldunuz mu ya da siz bir olayı hiç böyle anlattınız mı:

Bizim mahalledeki Ahmet var ya, geçen gün annesini darp etmiş, sonra da pişmanlıktan ağlamış.”

Ya da şöyle:

“Polis öyle vahşiydi ki, yakaladığı genci darp ede ede öldürecekti neredeyse.”

“Kardiyolog, boşandığı eşini kızının yanında darp etti.”

“Hasta yakınları doktoru darp etti.”

“Ulan kızdırma beni, seni eşek sudan gelene kadar darp ederim!”

“Geçen gün maçtan sonra, bir sokak arasında, Galatasaraylılar bir Beşiktaş taraftarını yakalamış, evire çevire darp ediyordu. ‘Durun, yapmayın’ diye müdahale edeyim dedim, eşşeolular beni de darp etti.”

“Ooo bizim kız çok yamandır, geçen gün kendisine sataşan 4. sınıftan bir çocuğu fena darp etmiş.”

“Başbakan, basın danışmanını tekme tokat darp edip işten atmış, öyle diyorlar, sahi mi?”

Tamam, bir kısmını ben uydurdum ama durum bu; medyamız, gazetecilerimiz dayak atmak, dövmek, vurmak fiillerini rafa kaldırmış, unutmuş görünüyor. Sağcısı, solcusu, hepsi.

Sözlükler, Arapça bir kelime olan ‘darp’ için şunu diyor: vurma, dövme, (matematikte) çarpma. Madeni para basmak için de ‘darp’ kullanılırdı, çünkü bu paralar, sikkeler vurma yoluyla basılırdı; para basılan yerin adı da, onun için, darphaneydi.

Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğü kelimelerin açıklamalarıyla birlikte yazarlarımızdan kullanım örnekleri de verir. Darp kelimesi için bir örnek bulamamış ya da verme gereği duymamış. Daha bol örnekli Kubbealtı Lugatı, Ahmet Rasim’den şunu veriyor: “Ahmet, mektepten geceleyin firar edip yakalandığından darben cezası verilerek tardına karar verilmiştir.”

Vurarak, döverek cezası verilmiş Ahmet’in. Dikkat ederseniz, burada da fiil halinde değil, zarf halinde kullanılmış.

Kitap çalışması için bir iki yıldır Türkçe yazılmış edebiyat dışı metinler okuyorum; 200 kadar kitap okumuşumdur. Bu ‘darp’ meselesi de nicedir kafamda. Rastladığım tek bir örnek var, o da Yakup Kadri’nin Ergenekon‘unda. 24 Şubat 1921’de yazdığı ‘Kalem ve Kılıç‘ adlı makalede şöyle diyor: “Şüphesiz, biz de bütün gönlümüzle isterdik ki harp ve darpten – ne çirkin lakırdı! – bıkmış olan bu millet hiç değilse elli yıllık bir huzur ve sükun devresine girsin ve sınırlarını koruyan kuvvetler, fikir ve söz olsun.”

Bütün Türkçe külliyatı taramadım tabii (okuduklarım içinde de, sanmıyorum ya, belki gözümden kaçmış olan vardır), yine de şu anlattığım manzaranın verdiği net fikir şu: Yazarlarımız vurmak, dövmek söz konusu olduğunda darp kelimesini neredeyse hiç kullanmamış. Zaten her durum için ‘darp etti’ fiilini kullanmak, açıklayıcı değil ve fakirleştirici. Dayak attı, yumrukladı, tokatladı, dövdü, vurdu, tekmeledi, meydan dayağı çekti … çeşitliliğinin yerine genel bir ‘darp etti’. Genel bir tanım polise, savcıya yetebilir, gazeteci için ise ayrıntılar, kesinlikler gereklidir, haber ayrıntılarla örülür. Ama nerdeee öyle haber yazma arzusu, çabası, yeteneği!

Peki bu ‘darp etmek’ fiili son üç beş yıldır nasıl, nereden, niye çıktı?

Muhtemelen birkaç nedeni var. Bazı gazeteciler gündelik dilin, konuşma dilinin, bu dildeki sıradan kelimelerin banal, kaba, yakışıksız olduğunu........

© Diken