Türkiye bu çocuklara ne borçlu?
Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programına kayıtlı öğrencilerin çalıştığı işyerlerindeki çocuk ölümleri, sanırım artık hepimizi yeniden ve ciddi ciddi bu konu hakkında düşünmeye zorlamalı.
Bu ülkede ne yazık ki bazı çocuklar, daha başlayamadan hayata veda ediyor.
Bir staj programı, bir beceri eğitimi, bir ‘işi öğrenme fırsatı’ diye sunulan sistem, gerçekte çocuğu hayattan korumak yerine hayatın en ağır yüklerinin altında bırakıyorsa, herkesin bir silkelenmesi ve kendine gelmesi gerekiyor.
MESEM dediğimiz sistem, gençlerin okul ile işyeri arasında dönüşümlü bir modelle meslek öğrenmesini amaçlayan bir yapı aslında.
Haftanın belli günlerinde okulda teorik eğitim alıyorlar, kalan günlerde ise bir işletmede pratik yapıyorlar.
Kağıt üzerinde amaç çok net, çocuk hem diplomasını alsın, hem bir beceri kazansın, hem de eğitimden kopmadan iş hayatına hazırlanabilsin.
Yani doğru uygulandığında, çocuğu koruyan, geliştiren ve bir mesleğin içine güvenle adım attıran bir mesleki eğitim modeli olması gerekiyor MESEM’in.
Ağzımıza dolandı ama, bence burada mesele MESEM de değil.
Aslında MESEM kağıt üzerinde kötü bir fikir olarak doğmadı; tam tersine Almanya’daki ikili mesleki eğitim modelinin Türkiye versiyonu olarak tasarlanmıştı.
Okul ile işyeri arasında dönüşümlü öğrenme, beceri kazanımı, hatta belirli bir ücret ve diploma vaadi, en azından ilk başta kağıt üstünde kulağa makul geliyordu.
Yani MESEM, özünde gençlerin okulda aldığı mesleki eğitimi eş zamanlı olarak gerçek bir iş ortamında uygulayarak pekiştirmesini sağlamayı amaçlayan bir eğitim modeliydi.
Ama sorun tam da burada başladı; iyi tasarlanmış bir model, hatalı uygulandı; kurgudaki iyi niyet sahada çocuk işçiliğine, zayıf denetime ve güvensiz çalışma alanlarına dönüşünce, o baştaki iyi tasarımın da hiçbir kıymeti kalmadı haliyle.
Uygulama beceriksizliğimiz Türkiye’nin katmanlı bir yarası bence.
Aslında biz bu yarayı kapatabilecek akla da bilgiye de bol sayıda örneğe de sahibiz ama… Ne desem ki?
Dünyaya baktım ve biraz inceledim…
Almanya, Finlandiya, Avusturya, Hollanda…
Bu ülkelerin her biri mesleki eğitimi, çocukların güvenliği ve gelişimi temeline oturtmuş durumda.
Hepsinde benzer modeller var.
Orada da gençler mesleki eğitime yönlendiriliyor mu? Evet, ama 16 yaşından itibaren.
Çocukları bizimkiler kadar çalışıyor mu? Evet.
İşyerine gidiyorlar mı? Evet hepsi.
Bizzat sahadalar mı? Evet, hem de taş gibi.
Ama o ülkelerin her birinin sanki sözleşmişler gibi (aklın ve izanın yolu) ortak kuralları şunlar:
Almanya’da bir çocuğun mesleki eğitim aldığı işyerinin sertifikası yıllık denetimden geçemezse ya da tek bir güvenlik ihlali dahi tespit edilirse bırakın çocuk çalıştırmayı, çamaşır makinesini bile çalıştırmasına izin vermiyorlar o işyerinin.
Finlandiya’da bir çocuğun bir işyerine adım atabilmesi için o işletmeye bir ‘eğitim veren kurum’ lisansı çıkartılıyormuş; ne kadar zor olduğunu tahmin edin siz artık.
Avusturya’da çocuk güvenliği kanununun........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein