menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Beyoğlu'nun meşhur tutamak sorununu denediniz mi?

11 0
16.03.2025

Önce geçen cumartesiyi anlatacağım. Pazar için yazamadığım yazıdan bahsedeceğim. Bu da beni şimdiki yazıya taşıyacak.

Tarihi bir cumartesiydi. Bariyerler Taksim’e çıkacak istisnasız bütün yollarda bir gün önceden hazırdı. Daha sabahtan havada nasıl bir ağırlığın birikmeye başladığını tarif etmek güç. Beyoğlu’nun böyle günlerinde bariyerin arkasındaki polisler dimdik, “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorar, “Ne yapacaksınız?”

Suçunuz evinizden uzaklaşmak ve geri dönmek istemekse E-Devlet’ten ikâmetgahınızı gösteriyorsunuz, affediyorlar, geçiyorsunuz. Fakat polislerle karşılıklı birkaç sözcüğün bile kaçınılmazı ‘ben bu muameleyi hak etmedim’ duygusu. Altı üstü “Geçebilirsiniz” demişti ama ben bu muameleyi hak etmedim. Yine ağır.

Polislerin yüzleri gergin, sayıları sonsuz. Ekmek yiyor, çay içiyorlar kafelerde, gergin. Ne kadar polis vardır ülkede? Düşündüğünüzden çok. ‘Abluka’ nedir, böyle günlerde anlaşılıyor, ‘teyakkuz’ nedir, zihinde en isabetli yerine kavuşuyor. Mekan değişiyor. Binalar bile haberdar olacaklardan. Bir kez daha ağır, sıkıntılı.

Ben öğleden sonra Karaköy’e kaçtım. İstanbul’a gelen ultra zengin turistler kendilerini fuhuşa düşmüş gibi hissetmeden para harcayabilsinler diye denizden arak zengin şeridinde turistlerin seveceği bir Irish Pub’a oturdum. Televizyonda Liverpool-Southampton maçı vardı.

Hemen yakındaydı ama 8 Mart yürüşüne hiç katılmadım. Hem bir çeşit ‘ayak altında olmak istememe duygusu’ hem de ‘orada bana kızarlar’ hissi. Lola Young’ın çok meşhur ‘Messy’ diye bir şarkısı var, kötü ilişkileri müthiş bir öyküyle anlatıyor. Şarkıda ilişkinin zorba narsist erkeği, kadının ağzından şöyle veriliyor:

You told me get a job then you ask where the hell I’ve been / And I’m too perfect ’til I open my big mouth” (Bana bir uğraş bulmamı söyledin, sonra da eve neden geç geldin diye azarladın. Çok mükemmeldim, koca ağzımı açmadığım sürece) “You hate it when I cry unless it’s that time of the month” (Ağlamamdan nefret ediyorsun, ayın o zamanı değilse)

Bana bu yüzden kızabilirler. Bazı kusurlarım olmuştu. Gelgelelim önemli bir noktayı kaçırmanızı istemem. Gördüğünüz gibi kalp kıran erkek öyküsü duyduğum yerde, anlatılan erkekle ortak günahlarımı kabul edip geri çekilecek kadar iyi biriyim. Günahımı kabul etmekle kalmayıp bunu anlatacak kadar da açık yürekli. Günahlarımın farkında olacak ölçüde de algısı eşi bulunmaz yükseklikte bir erkeğim. Küçükken annem çok büyük adam olacağımı söyler dururdu.

Neyse, geçen cumartesi yukarıda eylem vardı, ben aşağıda Karaköy’deydim. Televizyondaki Liverpool-Southampton maçına aynı yerde dönüp........

© Diken