İçeri söylenerek girdi sonra da masamın yanına boylu boyunca uzandı
Elbette her meyhanenin bir raconu, yazılı olmayan kuralları olur. Ama ben ilk kez gittim, nereden bilebilirdim ki? Kimse de uyarmadı. Bir dayak yemediğim kaldı. Hatta söylene söylene, dayak atmaktan beter etti. Neymiş efendim, çantamı onun sandalyesine koymuşum. Bakarsan, bir de dünkü velet…
İyisi mi hikâyeyi ta başından anlatayım da siz karar verin, kim haklı kim haksız.
Nurtepe’deki Canpolat Birahanesi’ne giderken bindiğim 62G hattı otobüsü, Harmantepe Mahallesi durağındayken görüp yazmıştım burayı aklıma. Kardeşler Pub.
Yenikapı-Hacıosman metrosuna bindim bu kez. 4. Levent’te inip Çeliktepe tarafından yeryüzüne çıkınca, Google harita Harmantepe durağına yürüyerek 28 dakika verdi. E güzel, hem de bilmediğim yerler, çevreyi tanımış olurum. Google harita hâlâ benim kaybolma yeteneğimi hesaba katamıyor tabiatıyla. Gecikmeyle de olsa durağı buldum…
Harmantepe durağındayım ama arkasında gıcır gıcır bir dönerci var! Bende bir telaş. Yoksa bir mahalle meyhanesini daha fast-food’culara mı kaptırdık? Tam dönerciye sormak üzereyken ayak hizasındaki mavi tabelayı ve aşağı inen merdivenleri fark ettim.
Kaldırımdan ana kapıya ulaşmak için 5-6 basamak, kapıdan salona ulaşmak için de 8-10 basamak inmek gerekiyor. Salona inince hemen sağda bar bankosu, duvar kenarlarında da masalar var.
Girdiğimde salonun sonundaki uzun masada bira içen iki üç kişi, bir-iki masa daha, barda da sahipleri olduğunu düşündüğüm iki kişi vardı. Henüz erken, masaların çoğu boş. İstediğim yere oturabilirmişim. Ben de ilk masaya çöktüm, çantamı da yanımdaki sandalyeye koydum.
35’lik isteyip salonun sonundaki mutfağa, meze dolabına yöneldim. Dolap neredeyse boş, ışığı da yanmıyor. Bozukmuş.
Var olan mezelerden yarımşar porsiyon, yani köz patlıcan, barbunya pilaki, süzme yoğurt, közlenmiş kapya biber ve beyaz peynir istedim, köz biberi unuttular. Zaten konserveydi, hatırlatmadım. Beyaz peynir iyi ama. Yanında domates-salatalık söğüşle getirdiler.
Dörder kişilik beş masa sağ, beş masa sol duvar dibine sıralanmış, sonda da bir uzun masa var. Salonun iki başında birer, ortasında sırt sırta vermiş iki ekran asılı. Şimdilik sadece sondaki açık, Elazığ’dan at yarışı yayını. Fondaki radyoda Ferdiler, İbrahimler, Orhanlar…
Duvarlar ve tavan beyaz, formika olduğunu düşündüğüm eski tip bir malzemeyle kaplı. Tavan yüksek, bir ferahlık var içerde. Tecrübelerime dayanarak........
© Diken
