Jean-Paul Sartre
Yıl 1965. Paris’teyim. Sorbonne’a bağlı Institut des professeurs de français à l’étranger’de (Yabancı Ülkelerde Fransızca Öğretmenleri Enstitüsü) Fransız bursuyla öğrenim görmekteyim. Kaldığım otel Montparnasse’ta Delambre Sokağı’nda. Demek ki yemek de yenen Le Dôme, Le Select ve La Coupole birahane-kahvelerinin müdavimiyim.
Pazar günleri Le Select’e gidip terasta Vavin Sokağı’na bakan masada otururum. Pipomu tüttürüp ya mektup yazar ya da kitap okurum. Özellikle de Sartre ve Albert Camus kitapları.
Saat 11’e doğru Jean-Paul Sartre evlatlığı Arlette Elkaïm’in1 koluna girmiş, sağ ayağını sürüyerek kahveye gelir, ters köşedeki masaya otururdu. Onlar da beni fark etmiş olabilirdi. Sartre ya da Simone de Beauvoir bizim mahallede (Montparnasse) oturuyor olmalıydı. Sartre’ı arada bir Delambre Sokağı’nda görürdüm. Birinde köşe başımda mahallenin kaldırım fahişeleriyle konuşurken. Elbette pazarlık etmiyordu.
Jean-Paul Sartre, bizim (1920- 1930 doğumluların) yazarı, filozofu ve hayat antrönürüydü. Keşke günümüz gençlerinin de olsa. Dilimizde yayımlanan ilk kitabı Gizli Oturum oyununu Oktay Akbal dilimize çevirmişti (Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, MCM yani 1950). Kitabın başında Oktay Akbal’ın önsözü ile J-P. Sartre’ın Varoluşçuluk (l’Existantialisme) üzerine bir konuşması vardı. Gizli Oturum’u bana şimdi Avustralya’da yaşayan Nihat Ziyalan 1955 yılının eylül ayında Adana’da armağan etmiş. O sırada Yılmaz........© Cumhuriyet
