Kendi heykelini yontan adam: İlhan Selçuk
Bundan 15 yıl önce, 21 Haziran 2010’da yitirdiğimiz İlhan Selçuk’tan geriye, düşünsel mirası, insani duruşu, ilke ve idealleri kaldı. Onu her geçen gün daha çok özlüyoruz, yokluğunu hissediyoruz. O yalnızca bir gazeteci, yazar ve düşünür değildi. Bu kimliklerini de kuşatan bir Aydınlanma bilgesiydi.
Kitleler onu genelde gazeteci yanı ile tanıdı. İyi haber alıyor, dünyayı ve Türkiye’yi dikkatle izliyor, çelişkileri şah damarından yakalıyor, olayları keskin bir bakışla yorumluyor ve okuruna arı bir dille sunuyordu. Gazetecilik ona göre yalnızca haber vermekten öte bir anlam taşıyordu. Halkı bilinçlendirmek, topluma ayna tutmak ve ışıklı bir yol göstermek idealini de taşıyordu. Onun içindir ki Selçuk’a “Bir Aydınlanma bilgesiydi” diyoruz. Yıllarca Cumhuriyet gazetesinin başyazarı olarak, büyük bir sorumlulukla, bu görevini sürdürdü. O bir yazar olarak Türkçe’yi ustalıkla kullanırdı. Dili yalın ve akıcıydı. Düşüncelerinin bir derinliği vardı. Yer yer yazılarında mizah yapardı. Bektaşi fıkralarına tutkundu. Yazılarında sorgulama vardı. Yazılarının en önemli boyutu tarihsel bir perspektif sunmasıydı. Her makalesinin felsefi bir derinliği........
© Cumhuriyet
