Düşman Ceza Hukuku ve İmamoğlu davası - Av. Doğan Erkan
AKP siyasal islam rejimi esasen OHAL ile birlikte “dar’ül harp” gördüğü cumhuriyet hukukunu ve buna dayanan yurttaş hukukunu fiilen ilga etmişti. Elbette yine de karşılarına cumhuriyet hukukunu koymaktan vazgeçmeyeceğiz. Fiili durum, tarihsel ilerleme içinde aşılacak. Bunun garantisi doğrudan “Direnme Hakkı”nı kullanan halkın kendisidir Bu hakkın kullanımı hukuk koruyucu ve dahası insan hakları hukukunu kurucu dinamikleri barındırıyor.
Bu yazıda göstermek istediğimiz ise, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasındaki mevcut usul hukuku kurallarının nasıl yok edildiği. Zira Düşman Ceza Hukuku, düşman ilan ettiği kişiye karşı usuli güvenceleri kaldırarak işe başlar. Gözden kaçtığını düşündüğümüz en temel husus, soruşturma izni müessesesi. Çok açık bir ceza usul kanunu kuralı çiğnendi İmamoğlu soruşturmasında. Şöyle ki:
17-25 Aralık soruşturmasından sonra 2014 yılında, Ceza Muhakemesi Kanunu 161. maddeye 8 no’lu alt bend eklenerek, Anayasal düzene karşı suçlarda görev suçu dahi doğrudan soruşturma yürütülebileceği, yani soruşturma için ilgili izin veya lüzum-u muhakeme kuralları olmadan da savcıların doğrudan işlem yapabileceği düzenlendi.
Ancak doğrudan soruşturma yürütülebilecek suçlar TCK 302. madde ve devamındaki Anayasal suçlar olarak sayıldı. Bunun mefhumu muhalif (argumentum a contrario) yorumuyla diğer görev suçlarında soruşturma izin süreçleri işlemek zorunda olduğu anlaşılıyor. Peki, 168/8’de sayılan istisna olabilecek anayasal suçlara........
© Cumhuriyet
